Değerli TÜBİTAK takipçileri,
Haftanın;

  • Bilim ve teknoloji gelişmelerini,
  • Çağrı ve duyurularını,
  • Yeni proje ve programları hakkındaki bilgileri sizler için derliyoruz.

TÜBİTAK Kurum Etkinlikleri ve Haberler


Prof. Dr. Hasan Mandal WAITRO Yönetim Kurulu Toplantılarına Başkanlık yaptı

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Mandal, Başkanı olduğu WAITRO’nun Yönetim Kurulu Toplantısına Katıldı

Küresel İnovasyon Ailesi olarak kendini konumlandıran Dünya Endüstriyel ve Teknolojik Araştırma Kuruluşları Birliği (WAITRO)’nun 91. Yönetim Kurulu Toplantısı 15-16 Mart 2023 tarihlerinde Karayipler Endüstriyel Araştırma Kuruluşu (CARIRI) ev sahipliğinde düzenlendi.

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ın Başkanlık yaptığı Yönetim Kurulu Toplantıları 2 gün boyunca devam etti. Toplantılarda WAITRO yönetim faaliyetleri, WAITRO tarafından yürütülecek burs ve destek, ödül ve Kapasite Geliştirme Programlarının yanı sıra, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında WAITRO ekosisteminin geliştirilmesine yönelik mevcut çalışmaları değerlendirildi ve yakın dönemde gerçekleştirilecek faaliyetler planlanarak bir yol haritası belirlendi. Bu görüşmelerin yanı sıra, ev sahibi kuruluş CARIRI CEO’su ve WAITRO Başkan Yardımcısı Hans-Erich Schulz ile de TÜBİTAK ile CARIRI iş birliği imkanları değerlendirildi.

Yönetim Kurulu Toplantıları’nın ardından 17 Mart 2023 tarihinde CARIRI tarafından düzenlenen ve 150’nin üzerinde katılımcının yer aldığı “Küresel Ölçekte Rekabetçi Girişimler İnşa Etmek” adlı etkinlikte Prof. Dr. Mandal Trinidad ve Tobago Kamu İdaresi Bakanı Allyson West ve CARIRI CEO'su Hans-Erich Schulz ile birlikte WAITRO Başkanlığı faaliyetlerimiz odaklı bir açılış konuşması gerçekleştirerek, WAITRO Küresel İnovasyon Ailesi olarak birlikte başarma yaklaşımını vurguladı.

Prof. Dr. Mandal konuşmasında “67 ülkeden 120 tam ve 36 asosisye üyesi bulunan WAITRO, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine katkıda bulunmak için araştırma, geliştirmenin ve inovasyon faaliyetlerinin etkisini artırmaya büyük önem vermektedir” diye belirtti. Prof. Dr. Mandal, ayrıca, yüksek teknolojilerde kapasite geliştirilmesinde etkileşimlerin önemini vurgulayarak, uluslararası ortaklar ve işbirliklerinin küreselleşen dünyada iyi işleyen Ar-Ge ve yenilik ekosistemlerinin temel bileşenleri olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Mandal, “Dünyamızın çeşitli karmaşıklıkları, iklim değişikliğinden doğal afetlere ve bunların birbiriyle olan bağlantılarına kadar birçok küresel riski içermektedir. Aynı karmaşıklıklar, çevre kirliliğinden giderek daha tehlikeli bir iklime kadar uzanan çok sayıda sorunu çözmek için yeni iş birliği yaklaşımları da gerektiriyor. Bu gerçekleri kabul ederek, toplumla birlikte çalışarak, öğrenerek ve başararak birlikte başarma yaklaşımını hedeflemek esastır.” diye konuştu.

“Birlikte başarmaya dayalı iş birliği yaklaşımının, karmaşık zorlukların üstesinden gelmek için Ar-Ge ve inovasyon potansiyelimizi kullanmada özellikle önemli olduğunu görüyorum.” vurgusu yapan Mandal, “Bu nedenle WAITRO olarak tüm çabamızı birlikte yaratmaya dayalı bir iş birliği yaklaşımını savunmaya odaklıyoruz. Dünya çapında 67 ülkeden 120 tam ve 36 ortak üye kuruluşuyla WAITRO, araştırma ve teknoloji kuruluşları, araştırma üniversiteleri ve şirketlerin üyeliğe dayalı küresel bir derneğidir. Bu değerli dernek, üye kuruluşları güçlendirmede ve daha büyük etki yaratmak için iş birliğini kolaylaştırmada kritik bir role sahiptir. Vizyonumuz, ortak geleceğimiz için birlikte geliştirerek ve birlikte başararak karmaşık küresel zorlukları ele alırken, sürdürülebilir kalkınma fırsatlarına doğrudan odaklanmayı kapsar.” ifadelerini kullandı.

Mandal, “Yüksek teknolojilerde teknolojik kapasitenin geliştirilmesi ve ulusal ve uluslararası ortaklar arasındaki etkileşimin sağlanması kritik olmaya devam etmektedir. Uluslararası ortaklar, böylesine küreselleşmiş bir dünyada iyi işleyen Ar-Ge ve yenilik ekosistemlerinin temel bileşenleridir. Bilim, teknoloji ve yeniliğin her zamankinden daha yoğun bir uluslararası bağlamda yürütüldüğü bir zamanda, WAITRO içindeki yakın ve etkileşimli iş birliği büyük bir aciliyete sahiptir.” dedi.

Uluslararası iş birliklerinin kapasite geliştirme, yetkinlik geliştirme süreçleri ve teknoloji transferinin vazgeçilmez bir parçası olan Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına büyük bir ivme ve katma değer sağlayacağına inandıklarını belirten Mandal, “WAITRO'nun gerçek değeri, üyelerinin oluşturduğu ağa dayandığından, daha iyi, daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için üye kuruluşlarımızın sayısını artırmak ve bireylerin değerli ve geniş ağımıza katılımını sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz. WAITRO'nun çeşitli üyelerinin deneyimlerini eşleştirmek, misyonun merkezinde yer alır. Misyonunu gerçekleştirmek için, küresel temsil ve katılıma sahip bir dernek olma, sürdürülebilir kalkınma için bir inovasyon merkezi ve kapasite geliştirme ve sürdürülebilir inovasyon sağlayıcısı olma stratejik hedeflerine odaklanıyoruz. WAITRO topluluğu, yalnızca bu hedefleri ilerleterek sürdürülebilir etkileri artıracaktır.” değerlendirmelerinde bulundu.

Küresel Ölçekte Rekabetçi Girişimler İnşa Etmek Konferansı’nda yapılan açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Mandal tarafından özel sektörde inovasyon faaliyetlerinin geliştirilmesinde kamu kurumlarının rolüne ve önemine ilişkin bir sunum gerçekleştirildi. TÜBİTAK’ın Ar-Ge ve İnovasyon ekosistemindeki rolünün vurgulandığı sunumda, Prof. Dr. Mandal, “WAITRO, endüstriyel araştırmalar, tarım araştırmaları, çevre bilimi ve malzeme teknolojilerindeki tematik faaliyetler dahil olmak üzere, Ar-Ge ve yenilik aktörlerinin güncel ve aktif dağılımını temsil etmektedir. Bu bağlamda, Küresel İnovasyon Ailesi ile bir araya gelen aktörler, aynı zamanda birlikte yaratmaya dayalı işbirliği için önemli fırsatlar yaratmaktadır.” diye belirtti. Prof. Mandal’ın ardından bazı WAITRO Yönetim Kurulu üyeleri ve özel sektör temsilcileri tarafından sunum ve konuşmalar gerçekleştirilen oturum, “Lokal İnovasyon Ekosisteminin Geliştirilmesi” başlıklı panel oturumu ile sona erdi.

Ziyaretin son bölümünde, Prof. Hasan Mandal ve beraberindeki heyet Ulusal Yükseköğrenim, Araştırma, Bilim ve Teknoloji Kurumu (NIHERST)’nu ziyaret ederek Kurum Başkanı Marleen Lord-Lewis ile ikili işbirliğine ilişkin görüşmeler gerçekleştirerek, ilerleyen dönemde yapılabilecekler hakkında fikir alışverişinde bulundu. Söz konusu görüşmede, iki kurum arasındaki ilişkilerin gelişmesinin önemi vurgulandı.

Sel felaketinin ardından 1002-C Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı başladı

6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerden Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya'da etkili olan sağanak yağış sele yol açtı. Şanlıurfa Valisi Salih Ayhan'ın açıklamasına göre kente 6 ayda düşen ortalama yağış miktarı iki günde düştü. Yağıştan etkilenen illerde birçok çadır kent tahliye edildi. Felaket üzerine yeniden bir felaket yaşayan bölge için TÜBİTAK hızlı bir şekilde aksiyon alarak 1002-C Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programını başlattı.

Programa yapılan başvurular 24 saat içerisinde değerlendirilerek karara bağlandı ve destek süreci başladı. Başvurular bir hafta boyunca yapılabiliyor. Projelerin çıktıları ve oluşturulan raporlar kamuoyuna açık bir şekilde paylaşılacak.

Acil Destek Programı, Türkiye sınırları içinde gelişen deprem, heyelan, kaya düşmesi, sel, çığ, yangın, müsilaj gibi doğa kaynaklı afetler sonrası veri toplamak amacıyla saha çalışması yürütecek üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde görevli araştırmacıların çalışmalarına en hızlı şekilde destek sağlamayı amaçlıyor. Afet sonrası 7 gün aktif olarak başvuruya açık olan çağrı kapsamında ihtiyaca göre sonrasında da gelen başvurular değerlendirilebiliyor.

Bilim İnsanları Beyaz Kıta’yı Anlattı

Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'ni gerçekleştiren 19 kişilik bilim heyeti, 34 gün süren seferini tamamladı. Sefere katılan Anadolu Ajansı (AA) foto muhabiri, coğrafyası ve doğasıyla merak uyandıran "Antarktika'nın hafızalarında nasıl yer ettiği" sorusunu kara tahtaya yazarak cevaplayan bilim insanlarını fotoğrafladı. Aralarında yer bilimleri, yaşam bilimleri, fiziki bilimler ve sosyal bilimler uzmanlarının bulunduğu heyetten bazıları bilimsel çalışma yürüttükleri Beyaz Kıta'yı "keşfetmek", "sınırları aşmak", "bilim yuvası" olarak tanımladı. Bazıları ise kıtanın kendilerinde yarattığı duyguları "heyecan", "sabır", "aşk-tutku-huzur", "özlem" ve "sorumluluk" gibi kelimelerle ifade etti.

TÜBİTAK 2204-C Lise öğrencileri Kutup Araştırmaları Projeleri Yarışması çağrısı kapsamında başvurdukları TEKNOFEST'te kabul alan 3 liseli genç bilim insanı, çalışmalarını test etmek için gittikleri Antarktika'yı "bilim yuvası", "barış" ve "iş birliği" olarak tanımladı.

7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Koordinatörü Prof. Dr. Burcu Özsoy, 9'uncu kez geldiği Beyaz Kıta'yı "sabrın anahtarı" ifadesiyle anlamlandırırken, "Antarktika bana sabrı öğretti. Başarıya ulaşmak için çok çalışmak ve sabırlı olmak gerekiyor." dedi. Türkiye Cumhuriyeti Santiago Büyükelçisi Gülcan Akoğuz da kıtaya yapılan bilimsel seferi "bilim diplomasisi" olarak tanımladı.

7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Lideri Kaptan Özgün Oktar, Türk Dil Kurumu sözlüğünde "duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması" olarak tanımlanan iletişimin, hayatı bildikleri şekilde yaşamalarını sağlayan en önemli becerilerden biri olduğunu vurguladı.

"Afet sonrasına değil afet öncesi planlamalara odaklanmalı"

İstanbul Teknik Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi'nden bilim insanları, TÜBİTAK projesi kapsamında yaptıkları araştırmada, Kahramanmaraş'ta 1513 yılında yaşanan büyük depremle 6 Şubat'taki 7.8 büyüklüğündeki depreminin aynı fay kırığı üzerinde oluştuğunu tespit etti.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Dr. Öğretim Üyesi Gülsen Uçarkuş, TÜBİTAK’ın Doğu Anadolu Fay Zonu, Pazarcık Fay Segmentinin Deprem Aktivitesinin Gölbaşı Havzası Göllerinde Çoklu Parametre Yöntemlerle Belirlenmesi Projesi kapsamında Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesinde çalışma yaptıklarını kaydetti. Uçarkuş, İstanbul Teknik Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi'nden ekip arkadaşlarıyla birlikte Eylül 2022'de TÜBİTAK'ın özel çağrısı ile sahaya çıktıklarını söyledi. Amaçlarının Pazarcık fayı üzerinde yaşanmış eski depremleri tarihlendirmek olduğunu aktaran Uçarkuş, "Hem gölde karotlarla sondajlar yaparak hem de karada kazılar yaparak disiplinli bir çalışma süreci yürütüyorduk. Gölbaşı'nda fayı çok hassas haritaladığımız bir alanda ilk kazımızı yaptık. Yaşanan bir önceki depremin yerini bulduk. 4 ay sonra Kahramanmaraş merkezli depremler meydana geldi. Yüzey kırığını haritalamaya gittiğimizde kırığın bizim yaptığımız kazıyı kesip geçtiğini hatta 5 metre yer değiştirdiğini gördük." ifadelerini kullandı.

TÜBİTAK tarafından yönetilen veri üreten bu projelerden farklı kurumların faydalanması gerektiğini ifade eden Uçarkuş, "Depremden sadece 4 ay önce kazıya başlayıp 2023 depremi öncesinde yaşanan depremin bilgilerine eriştik ve kazıyı kapattık. Depremle birlikte gördük ki yine aynı yer kırılmıştı. Bir önceki depremin nerede kırıldığını bulma noktasında yaptığımız tespit doğrulanmış oldu. Bu dünyada 2 kere daha yaşanmış. İtalya ve Yeni Zelanda'da böyle bir çalışma var." diye konuştu. Uçarkuş, Kuzey Anadolu fayında çok daha uzun zamandır ve sayıca daha fazla bu tip bilimsel çalışmaların yapıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Beklenen Marmara Depremine yönelik çalışmalarda Doğu Anadolu Fayında elde ettiğimiz bu bilgilere ulaşıldı. Nerelerde sismik boşlukların olduğuna dair veya deprem tekrarlama aralıklarının ne kadar olduğuna dair daha fazla hakimiyetimiz var. Marmara'da en büyük avantajımız İstanbul'un uzun tarihsel geçmişi. Sadece son 500 yıla baktığımızda 1509, 1576, 1894, 1912 depremlerin varlığını biliyoruz. Marmara'nın içindeki faylar münferit olarak tek başlarına kırılıp deprem üretiyor. Tek bir fay kırılmıyor farklı fay sistemleri ayrı ayrı depremler üretiyor. Artık İstanbul'da deprem olacak mı sorusunu sormak anlamsız. Depremlere karşı alınacak önlemlere odaklanmalıyız. Afet sonrası planlamalara değil afet öncesi planlamaya odaklanmalıyız. İmkanımız ve zamanımız varken yapı stokunu sağlamlaştırmamız gerekiyor."

Akademisyenler, "Enkaz Yönetim Rehberi"ni TÜBİTAK'a sunacak

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerden etkilenen bölgelerde çalışma yapan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinden (AİÇÜ) bir grup akademisyen, "Enkaz Yönetim Rehberi" hazırlıyor. AİÇÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İbrahim Han koordinesinde, Doç. Dr. Pınar Baykan ve Doç. Dr. Ebru Senemtaşı Ünal'ın hazırladığı "Deprem Bölgesinde Etkin Enkaz Yönetimi Projesi", Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı kapsamında desteklendi. Bunun üzerine akademisyenler, depremden etkilenen Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve ilçelerinde incelemelerde bulundu. Deprem bölgesinde çalışmalarını tamamlayarak Ağrı'ya dönen akademisyenler, "Enkaz Yönetim Rehberi"ni tamamlayıp sahadaki raporlarıyla TÜBİTAK'a sunacak.

Prof. Dr. İbrahim Han, afetin boyutu, dağıldığı bölge ve etkilediği insan sayısı göz önüne alındığında ürkütücü ve üzücü bir manzarayla karşılaştıklarını söyledi. Han, "Devasa bir enkazla karşı karşıyayız. Üstüne üstlük bu enkaz böyle gözden çıkarabileceğiniz ve götürüp bir yere atabileceğiniz bir enkaz da değil. Bunun bir maddi boyutu da var. Onu da değerlendirmemiz lazım." dedi. Enkaz yönetiminin önemine dikkati çeken Han, çalışmaları kapsamında önerdikleri enkaz yönetim fikrini "planlama", "müdahale", "enkazı kaldırma ve ayrıştırma", "iyileştirme" başlıkları altında topladıklarını dile getirdi.

“Yapay zeka ile deprem tahmini mümkün mü?”

Bilim dünyasının depremin erkenden tahmin edilmesine yönelik çalışmaları sürüyor. Bu amaçla İstanbul Teknik Üniversitesi'nde (İTÜ) TÜBİTAK desteğiyle 23 yıldır yürütülen 'Sismik Risk İzleme Yöntemi Geliştirilmesi' projesinde ciddi bir yol kat edildi. Proje ile deprem riskinin olduğu bölgelerde meydana gelen her türlü değişimin özel sensörlerle ölçülmesi ve yapay zeka sayesinde yorumlanabilir bir veriye dönüştürülmesi hedefleniyor. AKŞAM gazetesine konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burak Üstündağ; "Biz 1999 depremi sonrası İTÜ laboratuvarlarında yaptığımız bazı sıra dışı gözlemlerden yola çıkarak önce bir sensör geliştirdik. Geliştirdiğimiz bu sensör yüzeye yakın yeraltı yapısal değişikliklerini, örneğin sular yer değiştirmesini elektriksel ölçüm deseni içerisinde algılıyor. Bu sensörlerden elde ettiklerimizi tahmin çalışmalarında kullanmak üzere bir gözlem ve veri işleme sistemine dönüştürdük." dedi.

"İlk yıllarda oluşan depremlerle bunların öncesindeki sıra dışı gözlemleri deprem bazında değerlendiriyorduk. Ancak geçen 23 yıllık süre içerisinde topladığımız veriler artık kestirim başarısını artırmak üzere yapay zeka yöntemlerini de uygulayacak düzeye erişmeye başladı. Bugün geldiğimiz noktada proje, yapay zeka ile EKG ölçümleri ve yersel şekil değiştirme gözlemi üzerine kuruldu." diyen Üstündağ, “ Başlangıçta 0,4 civarındaki ilişki oranı günümüzde 0,7 mertebelerine gelmiş durumdadır. Bu oran 0.85 ve üzerine çıkarılabilirse zaman içinde önce orta ve kısa vadeli risk yönetimi için kullanılabilir. Bu ileride erken uyarı sistemlerinin bir parçası olabilecek bir yenilik. Dolayısıyla birkaç hafta ile saatler arasındaki bir zaman penceresinde, uzun vadede beklenmekte olan bir depremin gerçekleşme riskinin arttığını tespit etme hedefindeyiz." diye konuştu.

Tekstil Sektöründe Yeni Buharlama Teknolojisi

Gümüş enerjinin kullandığı yeni nesil buharlama teknolojisi daha az enerji ile daha verimli çalışabiliyor. Söz konusu makineyi anlatan firma sahibi Mustafa Gümüş, “Atık ısıdan enerji elde edilerek yüzde 80’in üzerinde tasarruf sağlanıyor. Makine aynı zamanda boyanın tamamını kullanarak boya atığı sorununu ortadan kaldırıyor, hem de kumaşların renginin daha canlı ve parlak olmasına neden oluyor.” açıklamasında bulundu.

TÜBİTAK destekli projeye konu olan doğrudan ısıtmalı geri dönüşümlü buharlama, ısıtma ve kurutma makinesinin ana amacı; kendi içerisinde barındırdığı ısı kaynağı sayesinde harici bir kaynaktan buhar ya da kızgın yağ ihtiyacı duymaması. Böylelikle yek pare bir yapı oluşturulduğundan makinenin fazlaca yer kaplaması engelleniyor. Aynı zamanda ek bağlantı yapılması gerekliliği ortadan kaldırılarak kurulum süresi ve maliyetler de düşüyor.

Sistem daha kapalı bir hale dönüştüğünden aktarım sırasındaki enerji kayıpları da önleniyor. Diğer amaç ise kendi içerisinde barındırdığı ısı kaynağı ile birlikte dahili bir ısı transfer hücresinin olması. Bu şekilde makine buharlı ya da buharsız çok çeşitli işlem adımlarında kullanılabiliyor. Böylece tek bir makine ile istenilen birçok işlem yapılabiliyor. Ayrıca kendi içerisinde barındırdığı ısı kaynağı ile birlikte dahili bir sirkülasyon sistemi ile makine içerisindeki atmosfer dışarı atılmadan tekrar, tekrar kullanılabiliyor. TÜBİTAK desteğiyle toplam 4 dönem süren proje 2016’da tamamlandı. Proje kapsamında yürütülen Ar-Ge çalışmaları önemli katkılar sağladı. Ülkemiz koşulları açısından özgün bir makina elde edildi. 2016’dan sonra da makine geliştirilmeye devam etti. Firma makine satışını sürdürüyor ve yakın zamanda ilk ihracatını yapmayı hedefliyor.

İklim değişikliğinin etkileri ile mücadele ederken özellikle enerji verimliliği alanında bir çığır açacak olan bu makinenin uluslararası arenada da ses getirmesi bekleniyor.

NTE’ler TÜBİTAK Projesi ile ülke ekonomisine kazandırılacak

Konya'da boksit yataklarında bulunan nadir toprak elementleri (NTE), Konya Teknik Üniversitesi’nin ‘Kırmızı Çamur ve Boksitten Kritik Elementlerin Zenginleştirilmesi’ adlı TÜBİTAK projesiyle ülke ekonomisine ve savunma sanayisine kazandırılacak. Projenin yürütücüsü Prof. Dr. Muazzez Çelik Karakaya, “Bu kıymetli elementleri; ileri teknolojide, robotik sistemler olsun, savunma sanayi olsun, temiz enerjiye yönelik ürünler olsun, araçların çiplerine yönelik olsun, uzay teknolojisi olsun, bu tür elementlere ihtiyacımız var. Hem bu malzemeleri üretelim hem de atık havuzunda milyonlarca ton malzeme depolanmasın” dedi.

Konya'nın Seydişehir ilçesindeki rezervlerin Türkiye için stratejik öneme sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karakaya, "Türkiye'de özellikle alüminyumun ham maddesi olan ve bizim bilimsel olarak boksit adını verdiğimiz kayaçlar bulunuyor. 1970'li yıllardan beri Seydişehir Akseki bölgesinde bu boksitin elde edilmesi prosesleri yapılıyor. Boksitin içinden alüminyum alındıktan sonra kalan malzeme atık havuzlarına depolanıyor. Yılda ortalama en az 50 bin ton atık, biz buna kırmızı çamur diyoruz. İçinde çok kıymetli elementler var. Teknoloji için, sanayi için, rekabet edebilmek için ve ülke ekonomisine kazandırabileceğimiz malzemeler, bu atık havuzunda 1970'ten beri duruyor" ifadelerini kullandı. Karakaya, “Bu elementler bu havuzlarda birikiyor. Biz de bunları kazanalım, atmayalım, sıfır atık projesine de katkı sunalım diyoruz. Biz bunlara nadir toprak elementleri (NTE) diyoruz. Bunlar vücutta uyum sağlayan malzemeler. Örneğin cep telefonlarında, ekranlarda, robotik sistemlerde kullanılıyor. Yine titanyumdan insan vücuduna uyumlu zırhlar yapılabiliyor. Biz bu malzemeleri üretebilmek için bunların hammaddesini kazanabiliriz dedik. Bu kıymetli elementleri, ileri teknolojide robotik sistemler olsun, savunma sanayi olsun, temiz enerjiye yönelik ürünler olsun, araçların çiplerine yönelik olsun, uzay teknolojisi olsun, bu tür elementlere ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.

Çağrılar ve Duyurular

M-ERA.NET 2023 Yılı Çağrısı Açıldı

M-ERA.NET 3 Projesi 2023 Çağrısı, ileri malzeme mühendisliği alanındaki teknolojileri konularında ulusal araştırma stratejilerinin eşgüdümünün sağlanması, mükemmeliyetin teşvik edilmesi ve bu konudaki rekabetçiliğin arttırılması amacıyla 1 Mart 2023 tarihi itibariyle açıldı. 1. aşama başvuruların sunulması için son tarih 16 Mayıs 2023 olarak belirlendi.

M-ERA.NET 3 Projesi 2023 Çağrısı Enerji Alanında Sürdürülebilir İleri Malzemeler; Yenilikçi Yüzeyler, Kaplamalar ve Arayüzeyler; Yüksek Performanslı Kompozitler; Fonksiyonel Malzemeler; Sağlık Uygulamaları için İleri Malzemeler ve Teknolojiler ve Elektronik Malzemeler için Yeni Nesil Malzemeler alanlarına yönelik olarak açıldı.

2204-C Lise Öğrencileri Kutup Araştırma Projeleri Yarışması ve 2204-D Lise Öğrencileri İklim Değişikliği Araştırma Projeleri Yarışması Ön Değerlendirme Sonuçları Açıklandı

TÜBİTAK tarafından düzenlenen 2204-C Lise Öğrencileri Kutup Araştırma Projeleri Yarışması kapsamında 4 alanda toplam 631 başvurudan 64 proje; 2204-D Lise Öğrencileri İklim Değişikliği Araştırma Projeleri Yarışması kapsamında 6 alanda toplam 1.130 başvurudan 95 proje, jüri değerlendirmesi sonucunda yarışmanın final aşamasına katılmaya hak kazandı. Yarışmaların final aşaması proje değerlendirmeleri, 10-12 Nisan 2023 tarihleri arasında çevrim içi olarak yapılacak.

BİDEB 2237-A Bilimsel Eğitim Etkinlikleri Desteği Programı “Deprem Özel Çağrısı” Açılıyor!

Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 11 ilimizi doğrudan etkileyen depremlerin açtığı yaraları beraber sarmak; ülkemizden bu felaketin izlerini silmek ve gelecekte bu tür güçlükler yaşamamak için bilim temelli yaklaşımlar ve çözümler üretmek, geleceğimizi bilimle inşa etmek amacıyla, TÜBİTAK olarak hem bilgi üretimi, hem de nitelikli insan kaynağımızın gelişimi odaklı başlattığımız programlarla araştırmacılarımıza destek vermeye devam ediyoruz. TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2237-A Bilimsel Eğitim Etkinlikleri Desteği Programı kapsamında da “Deprem Özel Çağrısı” açıyoruz.

Deprem ile ilgili konularda yüz yüze ya da çevrimiçi bilimsel eğitim etkinliği düzenlemek isteyen bilim insanları başvurularını, 16 Mart 2023 – 7 Nisan 2023 tarihleri arasında BİDEB Başvuru ve İzleme Sistemi üzerinden yapabilirler.

BİDEB 2224-Bilimsel Etkinliklere Katılımı Destekleme Programları “Deprem Özel Çağrısı” Açılıyor!

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2224-A Yurt Dışı Bilimsel Etkinliklere Katılımı Destekleme Programı ve 2224-B Yurt İçi Bilimsel Etkinliklere Katılımı Destekleme Programı kapsamında “Deprem Özel Çağrısı” açıyoruz.

Depremle ilgili konularda yurt içi ve yurt dışında düzenlenen bilimsel etkinliklere katılacak bilim insanları başvurularını, 16 Mart 2023 – 30 Haziran 2023 tarihleri arasında BİDEB Başvuru ve İzleme Sistemi üzerinden yapabilirler.

BİDEB 2205-Lisans Burs Programı 2023 Yılı 1. Dönem Çağrısı Açıldı

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2205-Lisans Burs Programı 2023 yılı 1. dönem çağrısı başvuruya açıldı. Başvurular, 31 Mart 2023 saat 17:30’a kadar BİDEB Başvuru ve İzleme Sistemi üzerinden alınacak.

BİDEB 2210-Yurt İçi Yüksek Lisans Burs Programları 2023 Yılı 1. Dönem Çağrıları Başvuruya Açıldı

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2210-Yurt İçi Yüksek Lisans Burs Programları 2023 yılı 1. dönem çağrıları başvuruya açıldı. Başvurular, 31 Mart 2023 saat 17:30’a kadar BİDEB Başvuru ve İzleme Sistemi üzerinden alınacak.

BİDEB 2211-Yurt İçi Doktora Burs Programları 2023 Yılı 1. Dönem Çağrıları Başvuruya Açıldı

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2211-Yurt İçi Doktora Burs Programları 2023 yılı 1. dönem çağrıları başvuruya açıldı. Başvurular, 31 Mart 2023 saat 17:30’a kadar BİDEB Başvuru ve İzleme Sistemi üzerinden alınacak.

2544 - TÜBİTAK - Japonya Bilimi Destekleme Kurumu (JSPS) ile İkili İşbirliği Destek Programı Başvuru Sonuçları Açıklandı!

2544 - TÜBİTAK - Japonya Bilimi Destekleme Kurumu (JSPS) ile İkili İşbirliği Destek Programı 2022 çağrısı değerlendirme süreci sonuçlandı. Her iki kuruluşça toplamda 2 projenin desteklenmesine karar verildi.

Bilim ve Teknoloji Haberleri

Yeni Katalizör Atıkları Değerli ve Çevre Dostu Ürünlere Dönüştürüyor

Ames Ulusal Laboratuvarı'nda araştırmacı, Iowa Eyalet Üniversitesi'nde Kimya Profesörü ve Plastik İşbirlikçi İleri Dönüşüm Enstitüsü (iCOUP) Direktörü Aaron Sadow liderliğindeki araştırmacılar hidrokarbonları daha yüksek değerli kimyasallara ve daha geri dönüştürülebilir ve çevre dostu malzemelere dönüştüren yeni bir katalizör geliştirdi. Scitech Daily’nin haberine göre bu katalizör, motor yağı, tek kullanımlık plastik torbalar, su veya süt şişeleri, kapaklar ve hatta doğal gaz gibi malzemeleri daha sürdürülebilir maddelere dönüştürebiliyor.

Yeni katalizör, yalnızca hidrojen ve karbondan oluşan organik bileşikler olan alifatik hidrokarbonlara fonksiyonel gruplar eklemek için tasarlandı. Bu hidrokarbonlar genellikle su ile karışmazlar ve fonksiyonel grupların eksikliğinden dolayı ayrı katmanlar oluştururlar. Fonksiyonel grupları bu hidrokarbon zincirlerine dahil ederek, malzemelerin özellikleri önemli ölçüde değiştirilebilir ve daha geri dönüştürülebilir hale getirilebilir.

Sadow, “Katalizör ve reaktan, sürdürülebilirlik ve maliyet açısından avantajlıdır. Alüminyum, dünyadaki en bol bulunan metaldir ve kullanılan alüminyum reaktan, atık yan ürünler oluşturmadan sentezlenir. Zirkonyum alkoksit bazlı katalizör öncüsü havaya dayanıklıdır, kolayca temin edilebilir ve reaktörde aktive edilir. Sadow, "Bu nedenle, son derece havaya duyarlı olan birçok erken organometalik kimyanın aksine, bu katalizörün kullanımı kolaydır. Bu kimya, çeşitli plastiklerin fiziksel özelliklerini etkileyebilmeye yönelik bir adımdır, örneğin onları daha güçlü ve renklendirilmesi daha kolay hale getirir. Katalizi daha fazla geliştirdikçe, polimerlerin fiziksel özelliklerini etkilemek için giderek daha işlevsel grupları dahil edebileceğimizi umuyoruz" açıklamasında bulundu.

Manyetik durumları modellemenin yeni bir yolu bulundu

Kuantum deneyleri için fiziksel platform olarak bir kuantum bilgisayarı kullanan araştırmacılar, kuantum bitleri veya kübitleri kullanarak özel olarak hazırlanmış manyetik nesneleri tasarlamanın ve karakterize etmenin bir yolunu buldu. PHYS’deki habere göre bu, yeni malzemeler ve sağlam kuantum hesaplama geliştirmek için yeni bir yaklaşım getiriyor.

"Manyetik durumları modellemenin yeni bir yolunu gösterdik" dedi Los Alamos Ulusal Laboratuvarı Teorik Bölümü'nde araştırmacı Alejandro Lopez-Bezanilla. Lopez-Bezanilla, "Manyetik bir yarıkristal kafesin, klasik bilgi teknolojisinin sıfır ve bir bit durumlarının ötesine geçen durumları barındırabileceğini gösterdik. Sonlu bir spin kümesine manyetik alan uygulayarak, yarı kristal bir nesnenin manyetik manzarasını değiştirebiliriz." açıklamasında bulundu.

Bu çalışma için, bir D-Wave kuantum bilgisayarının, onları modellemek yerine, yarı kristaller üzerinde gerçek fiziksel deneyler yapmak için bir platform görevi gördüğünü belirten Lopez-Bezanilla, "Maddenin sizinle konuşmasına izin veriyoruz. Çünkü bilgisayar kodlarını çalıştırmak yerine, doğrudan kuantum platformuna gidiyoruz ve tüm fiziksel etkileşimleri istediğimiz gibi ayarlıyoruz." dedi.

Karbon miktarını değerlendirmek için Afrika'da 10 milyar ağacın haritası çıkarıldı

NASA’dan araştırmacıları içeren uluslararası bir ekip, ticari, yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri ve yapay zeka kullanarak, kıtanın yoğun tropikal ormanlarının dışında depolanan karbon miktarını değerlendirmek için Afrika'nın kurak alanlarındaki yaklaşık 10 milyar ağacın haritasını çıkardı. Sonuç olarak Afrika'nın Sahra, Sahel ve Sudan bölgelerindeki ağaç karbon yoğunluğunun ilk kapsamlı tahmini yapıldı. Ekip, bulgularını 1 Mart'ta Nature dergisinde yayımladı .

Compton Tucker "Ekibimiz, Afrika'nın geniş yarı kurak bölgelerinde veya başka yerlerde bireysel ağaç seviyesine kadar karbon verilerini topladı ve analiz etti.” dedi.

Bilim insanları, ne kadar karbon depolandığını daha iyi hesaplamak için yarı kurak Afrika'daki seyrek ağaç örtüsünü haritalandırdı.

Araştırmacılar, Afrika'nın yarı kurak bölgelerine daha önce düşünülenden çok daha fazla ağaç yayıldığını, ancak bazı modellerin tahmin ettiğinden daha az karbon depoladıklarını belirledi. Yeni çalışmada, ekip kabaca 0.84 petagram karbonun Afrika kurak alanlarında kilitlendiğini tahmin ediyor.

Uydu görüntülerinde tanımlanan bireysel ağaçlar, içerdikleri karbon miktarına göre renklendirildi:  Koyu mor, daha düşük karbon seviyelerini; sarı-beyaz daha yüksek seviyeleri gösterir şeklide ayarlandı.

Yeni çalışmada ekip, QuickBird-2, GeoEye-1, WorldView-2 ve WorldView-3 uydularından (Maxar Technologies tarafından işletilen) 326.000'den fazla ticari uydu görüntüsünü sıralamak için sofistike makine öğrenimi ve yapay zeka algoritmaları kullandı. Araştırmacılar, görüntüleri NASA'nın İklim Simülasyonu Merkezi aracılığıyla edindi ve görüntüleri makine öğrenimi işlemesi için düzenlemek ve hazırlamak için Explore/ADAPT Science Cloud'dan yararlandı.

Yeni Bir Mikrobiyal Topluluk Keşfedildi

2015 yılında, Güney Pasifik'te bir sualtı volkanı patladı ve kısa ömürlü Hunga Tonga Hunga Ha'apai adası oluştu. Colorado Boulder Üniversitesi ve Çevre Bilimleri Araştırma Kooperatifi Enstitüsü (CIRES) araştırmacıları, yakın zamanda oluşan bir kara kütlesinin ilk mikrobiyal sakinlerini araştırmak için nadir görülen şansı yakalayarak araştırma gerçekleştirdi. Scitech Daily’nin haberine göre derin deniz hidrotermal menfezlerinde veya jeotermal kaplıcalarda bulunan organizmalara benzer şekilde, kükürt ve atmosferik gazları metabolize edebilen benzersiz bir mikrobiyal popülasyon tespit ettiler.

Araştırmacılardan Nick Dragone, "Bu tür volkanik patlamalar tüm dünyada meydana geliyor, ancak genellikle ada üretmiyorlar. İnanılmaz derecede eşsiz bir fırsatımız vardı. Hiç kimse daha önce bu tür bir ada sistemindeki mikroorganizmaları bu kadar erken bir aşamada kapsamlı bir şekilde incelememişti." açıklamasında bulundu.

Dragone "Bir buzul geri çekildiğinde bulduğunuz organizmaları veya siyanobakterileri, daha tipik erken sömürgeci türleri göreceğimizi düşündük, ancak bunun yerine kükürt ve atmosferik gazları metabolize eden benzersiz bir bakteri grubu bulduk." dedi.

15 Ocak 2022'de, oluştuktan yedi yıl sonra, volkan tekrar patladı ve 21. yüzyılın en büyük volkanik patlamasında tüm kara kütlesini yok etti. Patlama adayı tamamen sildi ve ekibin sitelerini izlemeye devam etme seçeneğini ortadan kaldırdı.

İngiltere Ay'a Nükleer Reaktör İnşa Edecek

Birleşik Krallık Uzay Ajansı, Ay'da kurulması planlanan yaşam alanları için nükleer reaktör inşa edeceklerini açıkladı.

Küçük boyutlu nükleer reaktör için açılan ihaleyi İngiliz otomobil ve motor üreticisi Rolls Royce aldı. Birleşik Krallık Uzay Ajansı, projenin tamamlanabilmesi adına Rolls Royce'a 3.5 milyon dolarlık fon sağladı.

İnsanlığın yeniden Ay'a dönüş projesi Artemis'in de NASA ile birlikte ortakları arasında yer alan Birleşik Krallık, kendi tasarladıkları ve "plug&play" formatına sahip mikro nükleer reaktörleriyle Ay üssüne enerji sağlamayı amaçlıyor.

Bildiğimiz nükleer reaktörlere kıyasla çok daha küçük ve taşınabilir şekilde tasarlanacak olan nükleer reaktör, deneyimli motor üreticisi Rolls Royce tarafından geliştirilecek. Genellikle lüks arabalarıyla bilinen Rolls Royce, aslında uçak motorlarından mini nükleer santrallere kadar çok geniş bir alanda üretim yapıyor.

Daha önce NASA da aya nükleer santraller inşa edileceğini açıklamıştı.