Bu web sitesi, web sitemizde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanır.
Değerli TÜBİTAK takipçileri,
Haftanın;
Haftalık bültenimize kayıt olmak için e-posta adresinizle kayıt olun
Thank you for subscribing!
Have a great day!
TÜBİTAK Kurum Etkinlikleri ve Haberler
İMECE İçin Geri Sayım Başladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerli ve milli imkanlarla üretilen yüksek çözünürlüğe sahip ilk gözlem uydusu İMECE’nin 11 Nisan’da uzaydaki yörüngesine fırlatılacağını açıkladı. Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yetişmiş insan kaynağımız, sağladığımız imkânlar ve geliştirdiğimiz teknolojiler sayesinde küresel uzay yarışında var olmayı sürdüreceğiz.” dedi.
Türkiye’nin uydu teknolojilerinde yurt dışına bağımlılığını azaltacak İMECE Uydusu’nun uzay yolculuğunda geri sayım başladı. Dünyanın herhangi bir yerinden hiç bir kısıtlama olmaksızın yüksek çözünürlüklü uydu görüntüsü çekebilme özelliğine sahip İMECE, 11 Nisan’da uzay taşımacılığı yapan Space X tarafından yörüngesine fırlatılacak. Esenboğa Havalimanından fırlatmanın gerçekleştirileceği Vandenberg’e gönderilen uydu, nem, titreşim ve zararlı ışın gibi her türlü riske karşı koruyucu ve yerli olarak üretilen temiz oda özelliğine sahip kabin sayesinde güvenli bir yolculuk yaptı.
TÜBİTAK Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nde Önemli Görevler Üstlendi
Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nin üçüncü toplantısı, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığında yapıldı. Toplantıya pekçok akademisyen ve araştırmacı ile birlikte TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da katıldı.
Toplantıda TÜBİTAK ile birlikte güvenli Türkiye AR-GE Enstitüleri kurma kararı alındı. Kararı Bakan Kurum açıkladı. Kurum, afet riskinin yoğunluğuna ve afet sınıfına göre ihtiyaç duyulan her yerde, üniversitelerin öncülüğünde, TÜBİTAK ile birlikte Güvenli Türkiye AR-GE Enstitüleri kuracaklarını, yüksek lisans ve doktora programları açacaklarını söyledi.
Toplantının ardından değerlendirmelerde bulunan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ise toplantıda TÜBİTAK’ın üstlendiği görevlerin önemine işaret etti. Adı geçen ve görev verilen tek kurumun TÜBİTAK olduğuna vurgu yapan Mandal, Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modelinde TÜBİTAK’ın birçok görev üstlendiğine dikkat çekti ve “81 ilde kurulacak erken uyarı gözlem istasyonları ve Türkiye’deki diri fay haritası ve diğer afet türlerine dair risk haritalarının güncellemelerinin tamamlanması konularında TÜBİTAK aktif rol oynayacak. Ayrıca afet sonrasında oluşan hasar tespitine dair dijital veri havuzu oluşturulması ve devletin tüm birimlerinin erişimi sağlanarak kurumların iş birliği yapmaları için de TÜBİTAK devrede.” dedi.
TÜBİTAK 1004 Programı Desteğiyle Hayata Geçirilen A1-Platformu, Ülkemiz İçin Kritik Öneme Sahip Nanoteknoloji Malzemeler Geliştiriyor
TÜBİTAK 1004 – Mükemmeliyet Merkezi Destek Programı kapsamında kurulan A1-Platformu; Ekran Teknolojileri için Nanokristallerden Milli Hava Araçları için Nanokompozitlere kadar Ülkemize Katma-Değeri Yüksek İleri Malzeme Teknolojileri Kazandırıyor.
Platformun; 'Milli Muharip Uçak', 'yüksek kalitede ekranlar' gibi ülke için kritik öneme sahip 60 farklı nanoteknoloji tabanlı malzemenin yerli ve milli olarak geliştirilmesinde imzası bulunuyor.
A1-Platformu; ulusal yüksek hedefler ve politikalar kapsamında ülkemize kritik ileri malzeme teknolojileri kazandırılması, nitelikli bilgi, küresel ürün ve yerli üretim geliştirilmesi için 2021 yılında Bilkent Üniversitesi UNAM liderliğinde, Türkiye'nin en önemli lokomotif sanayi kuruluşları olan TUSAŞ, Vestel ve Şişecam ile Bilkent, Eskişehir Teknik, Abdullah Gül (AGÜ) ve TOBB ETÜ üniversitelerinin bir araya gelmesiyle oluştu.
Bir Ufuk Avrupa Başarı Hikayesi – Pv4plants: Güvenli, Daha Sağlıklı Ve Geliştirilmiş Ürünlerin Üretimi İçin İklim, Su Ve Işık Spektrumu Kontrolü İle Bir Agripv Sistemi
Mikro iklimi sürekli olarak geliştirmek için gerçek zamanlı çoklu gösterge izleme sistemi temel alınarak güneş panellerinin eğimi, sulama düzeyi, gübre miktarı vb. gibi parametreler optimize edilmesinin hedeflendiği ve öneri aşamasında TÜBİTAK Koordinatörlüğe Destek mekanizmalarından olan Proje Yazdırma Desteğinden yararlanılan PV4PLANTS Projesi, 2022 yılı Ufuk Avrupa Küme 5: İklim, Enerj, Mobilite kapsamında destekleniyor.
Agrivoltaik (agriPV) teknolojilerinin enerji-tarım sinerjisini artırarak bitkilerin büyüme koşullarını, arazi kullanımını, ürün verimini ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ile enerji üretimini artırma hedefiyle, sağlıklı hasat ihtiyacını karşılamak üzere Türkiye, İspanya ve Danimarka'da kurulacak olan farklı iklim koşulları ve ürün çeşitlerine uyarlanabilecek tasarımları bünyesinde barındıran PV4PLANTS projesi, cam bazlı renk dönüştürücü (GCC, Glass-based Colour Converter) teknolojisi ile üretilecek PV panelleri, yağmur suyu toplama sistemi, montaj yapısı, sulama ve optimize entegre kontrol sistemi (gerektiğinde enerji depolama dahil) ile birlikte, çok amaçlı bir yenilikçi agriPV sistemi geliştirecek.
Sekizinci Bilgi Çoğaltıcıları Eğitimi ve Çalıştayı
Çalıştay “Paydaşların Ufuk Avrupa Proje tekliflerini Cinsiyet Eşitliği Planı, Etik ve Lump Sum fonlama modeli ile güçlendirmeye odaklandığı başvurularını başarıyla gerçekleştirmek için başvuru önerileri nasıl geliştirilir?” teması altında gerçekleştirildi.
4-5 Nisan 2023 tarihlerinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortaklaşa finanse edilen, yararlanıcı kurumu TÜBİTAK, yürütücü kurumu T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olan ve Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında desteklenen ‘Ufuk 2020’de Türkiye Faz-II Teknik Destek Projesi’ çerçevesinde “Ufuk Avrupa proje tekliflerinde Cinsiyet Eşitliği Planı ve Etik yatay konularının entegrasyonu ile Lump Sum fonlama modelini tartışmak üzere 8. Bilgi Çoğaltıcıları Eğitimi etkinliği Ankara’da karma modülde yapıldı.
2023-DEPREM BÖLGESİ Özel Çağrısı-TEKNOÇABA Tanıtım Toplantıları Düzenleniyor
TÜBİTAK, TEKNOÇABA çağrıları ile depremden etkilenen 11 ildeki KOBİ’lerin rekabetçiliğine destek oluyor. Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB), 6 Şubat 2023 tarihli depremlerin etkilediği illere yönelik olarak 1501-Sanayi Ar-Ge Destek Programı ve 1507-KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı kapsamında açılmış olan “2023-DEPREM BÖLGESİ Özel Çağrısı-TEKNOÇABA” çağrıları için paydaşları bilgilendirdi.
5 Nisan’da Diyarbakır ve Kahramanmaraş’ta, 6 Nisan’da ise Gaziantep ve Kilis’te sanayi ve ticaret odaları ile beraber düzenlenen etkinliklerde TEKNOÇABA çağrılarının yanı sıra diğer TEYDEB destekleri sanayicilere tanıtıldı ve program detayları ile ilgili bilgiler verildi. Bilgilendirme ve tanıtım çalışmaları Adana, Adıyaman, Elazığ, Hatay, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da düzenlenecek etkinliklerle sürdürülecek. 27 Aralık 2023 tarihine kadar açık kalacak TEKNOÇABA çağrılarına, 11 ilde yer alan KOBİ’ler başvuru sunabilecek.
Deprem Bölgesindeki İllerin Zemin Yapısı ve Özellikleri İncelendi
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Hakan Karslı hazırladığı projeyle "TÜBİTAK 1002-C Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı"na başvuran ve destek alan Karslı, beraberindeki ekip ile 19-22 Şubat tarihlerinde Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep ve Malatya'da TÜBİTAK destekli saha çalışması gerçekleştirdi.
Beraberindeki Doç. Dr. Ali Erden Babacan ve Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın ile saha çalışmalarını yürüten Karslı, deprem bölgesindeki 4 ilde jeofizik ölçümlerle zemin yapısı ve özelliklerinin ön incelemesini yaptı.
Yaptıkları çalışmalardan birisinin sismik ölçümler olduğunu ifade eden Karslı, "Yerin geometrisini elde etmeye çalıştık ve aynı zamanda fiziksel davranışlarını, zemin büyütmesi, zemin hakim salınım süresi, temel kaya topografyası ve derinliği, zeminin sıklığı, katılığı gibi birçok parametreyi buradan üretmeye çalıştık." dedi.
Çalışmanın ardından önemli sonuçlara ulaştıklarına dikkati çeken Karslı, "Aslında bu çalışmalar yapılaşmalardan önce yapılması gereken zorunlu çalışmalar. Zaten yönetmeliklerimiz bunu emrediyor. Dolayısıyla biz bu çalışmalarımızı yaptık, raporumuzu yazdık ve TÜBİTAK'a gönderdik. Bundan sonra bu çalışmaları belli bir alana odaklayarak çok daha fazla profillerde ölçüm yaparak detaylandırmak istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
TÜBİTAK Destekli Hücre Sayım Cihazı
İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi'nde (İBG) görevli Türk bilim insanları, piyasadaki örneklerine göre daha yüksek kapasite ve daha düşük hata oranına sahip hücre sayım cihazı geliştirdi.
İBG'de araştırma grup lideri olarak görev yapan Dr. Arif Engin Çetin, 10 ay önce biyomedikal mühendisliği bölümü öğrencileri Meryem Beyza Avcı ve Sevim Deniz Yaşar ile yerli hücre sayım cihazı geliştirmek için çalışma başlattı. TÜBİTAK'ın destek verdiği projede bilim insanları, muadilleri yüksek maliyetlerle ithal edilen ve hücrelerin canlılığını gösteren hücre sayım cihazı için görüntü işleme teknolojisi ve özgün bir donanım geliştirdi.
Örneğin kansere yönelik ilaç araştırmalarında etken molekülün işe yarayıp yaramadığının belirlenmesi işleminde bu cihazların doğru ölçüm yapmasının çok önemli olduğunu ifade eden Çetin, dünyada farklı sistemleri kullanan çok sayıda ölçüm cihazı bulunduğunu işaret etti. Yaklaşık 45 bin liralık projeyle geliştirdikleri cihazın en yüksek teknolojiyi kullandığını aktaran Çetin, piyasada performansı iyi olmayan muadillerinin 120 bin liradan başladığını, iyi bir cihazın ise 300 bin lira civarında değer bulduğunu kaydetti. Rakip ürünlere göre daha çok örnek tarayabilen bir cihaz geliştirdiklerini dile getiren Çetin, "Geliştirdiğimiz cihazla 4 saniye içinde 3 bin hücre sayabiliyoruz. Bu, hata oranında yüzde 3'ün altına ulaşmamızı sağlıyor. Ticari birçok örneğin yüzde 10 ila 20 arasında hata payı var, biz bunu yüzde 3'ün altına indirdik.” dedi.
Harran Üniversitesi Geliştirdiği Proje ile Pamuk Lifi Üretecek
Harran Üniversitesi, TÜBİTAK desteğiyle Türkiye’de bir ilke imza atıyor. Üniversitenin geliştirdiği “Harran Ovası Koşullarında Üretilen Rejeneratif Pamuk Lifi ile Denim Kumaş Yapıları Geliştirilmesi ve Performans Özelliklerinin Belirlenmesi” Projesi, TÜBİTAK’ın 1505 Üniversite-Sanayi İşbirliği Destek Programı kapsamında destekleniyor.
Proje yürütücüsü Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, üniversite-sanayi iş birliği kapsamında bir ilk olan proje ile toprak verimliliği ve besin döngüsünün iyileştirilmesinin, karbon, nitrojen ve fosfor gibi toprak besinlerinin tutulumunu kolaylaştıran toprak yönetim planı uygulanmasının, ürün rotasyonu ile biyoçeşitliliğin arttırılmasının ve nihai olarak toprak verimliliğinin arttırılmasının hedeflendiğini belirtti.
Proje ile kimyasal tüketimi azaltmayı hedefleyen, çevre dostu üretim metoduyla doğaya saygılı, kaliteli pamuk yetiştirileceğini belirten Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, “Proje, dijital tarım uygulamaları ile toprak özelliklerinin izlenmesi, başta su olmak üzere tarımsal tüketimin takibi ve karbon ayak izi değerlerinin hesaplanması, rejeneratif pamuk lifi özelliklerinin belirlenmesi, rejeneratif pamuk lif örneklerinin iplik ve denim kumaş üretiminde kullanımı, iplik ve kumaş mekanik, boyanabilirlik ve giyim konforu özelliklerindeki değişimlerin ortaya konması içeriğiyle hazırlandı" diye konuştu.
TÜBİTAK Desteğiyle Sıvılaşmayı Ortadan Kaldıracak Zemin İyileştirme Malzemesi Geliştirildi
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eyübhan Avcı, TÜBİTAK desteğiyle, inşaat zeminlerinde sıvılaşma potansiyelinin ortadan kaldırılmasında kullanılacak zemin iyileştirme malzemesi geliştirdi.
“Sodyum Silikat-Glioksal Ve Sodyum Silikat-Borik Asit Solüsyonları Ile Enjeksiyon Yapılmış Silt Ve Kum Zeminlerin Sıvılaşmaya Karşı Dirençlerinin Belirlenmesi” başlıklı proje, TÜBİTAK 1001 Deprem Araştırmaları Projesi kapsamında desteklendi.
Doç. Dr. Avcı’nın geliştirdiği deprem riskine karşı binaların ve zeminin daha güçlü olmasını sağlayacak bor kökenli enjeksiyon malzemesi, mevcut yapıların zemininde kullanılabilecek.
Türk Bilim İnsanları, Antarktika'da Bilimsel Faaliyetleriyle Geleceğe Işık Tutarak Kıtadaki İnsan Kaynaklı Kirliliklerin İzini Sürdü
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleşen 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'nde, Türk bilim insanları Antarktika'ya minimum ayak izi bırakarak kıta ve çevresinin ekosisteminin olumsuz şekilde etkilenmesini engelleyerek canlı yaşamının koruyucusu oldu. "Bilim ve Barış Kıtası" Antarktika'ya giden Türk bilim insanları, çalışmalarını 54 ülkenin taraf olduğu ve 1961'de yürürlüğe giren Antarktika Antlaşmalar Sistemi'nde belirlenen kurallar kapsamında ve 2017'de kabul edilen Antarktika Antlaşması Çevre Koruma Protokolü'nde belirtilen şartlara uygun şekilde yürüttü. Türk bilim insanları, söz konusu sistem içerisinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Madrid Protokolü'nü esas aldığı yönetmelik kapsamında çalıştı.
Antarktika'da "ASPA" Adı Verilen 72 Tane Özel Çevre Koruma Alanı Bulunuyor
Ulusal Antarktika Bilim Seferi Çevre Zabiti Dr. Burak Karacık, Antarktika'da "ASPA (Antarctic Specially Protected Area)" denilen 72 tane özel koruma alanı olduğunu ifade ederek, canlılığın olduğu ve korunması gereken alanların belirlendiğini kaydetti. Bu alanlara girmek için özel izinler alınması gerektiğine dikkati çeken Karacık, şöyle devam etti: "Çünkü oradaki ekosistemi etkilememek ve sadece bilim insanlarının araştırma yapmaları için ayrılmış bölgeler. Horseshoe Adası'nda böyle bir nokta yok, fakat üzerindeki göller Antarktika ekosistemi için çok önemli ve oraların ASPA yapılması planlanıyor. Biz de bu seneki seferimizde bu göllerin araştırılmasına özen gösterdik ve bu göllerden insan kaynaklı olabilecek kirlilik için örnekler aldık. Antarktika'dan 'su' ve 'buz' dahil her şeyin alınması yasak. Nedeni alanın koruma altında olması. Bilim insanları sadece buradan örnek alabiliyor ve bu örnekler için de özel izinler gerekiyor. Bu izinlerin kontrolü için ve Antarktika'da karaya çıktığımızda, gemideyken, canlılara zarar vermememiz için her zaman bir çevre zabiti bulunduruyoruz. Eğer bilimsel bir çalışmanız yoksa penguenlere 5 metreden daha fazla yaklaşamıyorsunuz. Foklara da aynı şekilde yanaşmamanız gerekiyor. Bunlar neden önemli, çünkü; penguenlere eğer yanaşırsanız yumurtası varsa bunu bırakabiliyor, ortamdaki foklar rahatsız olabiliyor. Burası o kadar el değmemiş bir ekosistem ki son 200 yıl içerisinde keşfedilmiş ve tüm canlılar insandan korkmuyor, yanınıza geliyorlar ve merak ediyorlar. Fakat insan her zamanki gibi büyük etkisini gösterebiliyor ve kolonilerin ölmesine sebep olabiliyor. Bu yüzden bir çevre zabiti var ve her şeyin çok dikkatli yapılması gerektiğini gözlemliyor." Karacık, sefer boyunca Beyaz Kıta'daki çalışmalarında bilim insanlarının kıtaya minimum ayak izi bırakması için fazlasıyla dikkat edildiğini vurgulayarak, "Antarktika, insanlardan uzak olduğu için ve gittiğimiz noktaların birbirinden bağlantısı olmadığı için her karaya çıkışımızda özel bir sıvıya ayaklarımızı sokup temizliyoruz. Karadan döndüğümüzde de bunu yapıyoruz çünkü bir noktadan diğer bir noktaya virüs, patojen taşımak istemiyoruz. Daha önce böyle olaylar yaşanmış. Örneğin kuş gribi gibi penguen kolonilerinin ölümüne sebep olmuş. Bunu engellemek için özellikle karaya çıkarken çok dikkatli davranıyoruz ve ayakkabılarımızı, üstümüzü başımızı her zaman temizliyoruz." diye konuştu.
Fotoğraf: Sinan Yirmibeşoğlu
Çağrılar ve Duyurular
TÜBİTAK'ta Kariyer Fırsatı Seni Bekliyor!
TÜBİTAK BİLGEM, MAM, SAGE, TÜSSİDE, RUTE ve ULAKBİM bünyesinde istihdam edilmek üzere 562 proje personeli Araştırmacı - Teknik ve Destek Personeli - Teknisyen - Usta alımı gerçekleştirilecek.
Bilişimden bilgi güvenliğine birçok alanda görev almak için TÜBİTAK BİLGEM; Enerji, kimya, malzeme teknolojiler ve yaşam bilimleri alanında görev almak için TÜBİTAK MAM; Savunma sanayii Ar-Ge projelerinde görev almak için TÜBİTAK SAGE; Raylı ulaşım teknolojilerinde görev almak için TÜBİTAK RUTE; Strateji ve yönetim sistemleri alanında görev almak için TÜBİTAK TÜSSİDE;
Ulusal akademik ağ ve bilgi merkezinde görev almak için TÜBİTAK ULAKBİM ilanları başvuruya açık.
Başvurular TÜBİTAK İş Başvuru Sistemi'nden (https://kariyer.tubitak.gov.tr) yapılabilecek.
TÜBİTAK – Moldova Araştırma ve Geliştirme Ajansı (NARD) İkili İş Birliği Programı 2023 Yılı Çağrısı Başvuruya Açıldı!
TÜBİTAK ile Moldova Araştırma ve Geliştirme Ajansı (NARD) arasındaki mevcut iş birliği protokolü çerçevesinde ortak araştırma projeleri desteklenecek. Ortak proje önermek isteyen Türkiye'deki bilim insanlarının, projeyi birlikte gerçekleştirecekleri Moldova’daki bilim insanları ile "proje ortağı" olarak anlaşmaları gerekiyor. Tek taraflı proje başvuruları kabul edilmiyor.
ERA-NET ICRAD 2023 Yılı Çağrısı Açıldı
2023 yılında açılan “Helmint Enfeksiyonları ve Değişen İklim: Hayvan Hastalıkları ile Mücadele” çağrısı kapsamında 1. aşama önerilerin Ortak Çağrı Sekreteryasına sunulması için son tarih: 01.06.2023; 2. aşama önerilerin Ortak Çağrı Sekreteryasına sunulması için son tarih: 04.12.2023 olarak belirlendi. Çağrı ile ilgili genel bilgilendirme webinarı 20 Nisan 2023 saat 11:00’de gerçekleştirilecek.
Söz konusu çağrı kapsamında ülkemizden sunulacak proje önerileri, TÜBİTAK 1071 Uluslararası Araştırma Fonlarından Yararlanma Kapasitesinin ve Uluslararası Ar-Ge İşbirliklerine Katılımın Artırılmasına Yönelik Destek Programı kapsamında desteklenecek. Türkiye’den ortakların yer alacağı projeler için hem çağrı sekreteryasına hem de TÜBİTAK’a başvuru yapılması gerekiyor.
1601 Teknoloji Transferi Profesyoneli Çağrısı Açıldı
Araştırma sonuçlarını ticarileştirilmesi ve kamu-üniversite-sanayi etkileşimi amacıyla teknoloji transfer ofislerinde (TTO) nitelikli personel istihdamını desteklemek üzere, Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından yürütülen 1601 Yenilik ve Girişimcilik Alanlarında Kapasite Artırılmasına Yönelik Destek Programı kapsamında yeni bir çağrıya çıkıldı.
Sürekli olarak başvuruya açık olan çağrı ile nitelikli Teknoloji Transferi Profesyonellerinin (TTP), TTO’larda istihdamı teşvik edilecek. Üniversitelerin ve 6550 sayılı Kanun kapsamında yeterlilik almış araştırma altyapılarının başvuru yapabileceği bu çağrıda TTP’nin 24 ay süre ile TTO’da istihdamı sağlanacak.
2523 - Kore Ulusal Araştırma Vakfı (NRF) ile İkili İş Birliği Programı 2023 Yılı Çağrısı Başvuruya Açıldı!
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile Güney Kore Ulusal Araştırma Vakfı (NRF) arasındaki mevcut iş birliği protokolü çerçevesinde ortak araştırma projeleri desteklenecek.
Ortak araştırma projesi önermek isteyen Türkiye'deki araştırmacıların, projeyi birlikte gerçekleştirecekleri Kore’deki araştırmacılar ile "proje ortağı" olarak anlaşmaları gerekiyor. Tek taraflı proje başvuruları kabul edilmiyor. Proje başvurusu için herhangi bir konu sınırlaması bulunmuyor.
Key Digital Technologies (KDT) 2023 Çağrısı Açıldı!
Ufuk Avrupa Programı kapsamında desteklenen bir ortak girişim olan Anahtar Dijital Teknolojiler (Key Digital Technologies - KDT) Ortak Girişimi’nin 2023 yılı çağrısı açıldı. KDT Ortak Girişimi 2023 yılında (1) Araştırma ve İnovasyon Aksiyonu (Research and Innovation Action, RIA), (2) İnovasyon Aksiyonu (Innovation Action, IA) ve (3) Koordinasyon ve Destek Aksiyonu (Coordination and Support Action, CSA)/ İnovasyon Aksiyonu (Innovation Action, IA) olmak üzere 3 çağrıya aynı anda çıktı.
BİDEB 2250-Lisansüstü Bursları Performans Programı 2023 Yılı 1. Dönem Ek Çağrısı Açılıyor
TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen 2250-Lisansüstü Bursları Performans Programı 2023 yılı 1. dönem çağrısı başvurularının değerlendirmeleri tamamlanarak performans bursları ödendi.
Söz konusu tarihler arasında başvuru yapamayan ya da başvurusunu onaylayamayan kişiler, 10 Nisan-14 Nisan 2023 tarihleri arasında BİDEB Başvuru ve İzleme Sistemi (https://ebideb.tubitak.gov.tr) üzerinden 2023 yılı 1. dönem (Ağustos 2022-Ocak 2023) için başvuru yapabilirler.
BİDEB 2214/A Yurt Dışı Doktora Sırası Araştırma Burs Programı ve BİDEB 2219 Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı 2023 Yılı 1. Dönem Çağrı Tarihleri Güncellendi!
2023 yılında akademik dönem ve yoğun talepler de göz önünde bulundurularak başvuru tarihlerinde güncelleme yapıldı. 2023 yılı 1. dönem başvurularının 12 Nisan 2023 saat 13:30 ile 12 Mayıs 2023 saat 17:30 tarihleri arasında alınmasına karar karar verildi.
Bilim ve Teknoloji Haberleri
Stanford Üniversitesi Yapay Zeka raporunu yayımladı
Stanford Üniversitesi, yapay zeka hakkında oldukça ayrıntılı bir rapor yayımladı. Raporda yapay zekanın geleceği, potansiyeli, riskleri ve ülkelerin elde edeceği faydalara değinildi.
AI Endeksi ismi altında hem akademik hem de alandan isimlerin katkılarıyla yıllık raporlar hazırlayan Stanford’daki İnsan Merkezli Yapay Zeka Enstitüsü, bu yılki 386 sayfalık raporda jeopolitik ve eğitim maliyetleri, AI sistemlerinin çevresel tesirleri, K-12 AI eğitim, kamuoyu eğilimleri gibi çeşitli konularda analizler yer aldı.
Yapay Zeka raporunda öne çıkanlar
Raporda dikkat çeken önemli tespitler ise şunlar oldu.
Stanford raporunda Türkiye
Raporda, 100’den fazla ülkenin Yapay Zeka’ya bakışına ilişkin önemli bilgiler de yer alıyor. ise Türkiye, yapay zeka alanında büyük fayda sağlayacak ülkeler arasında gösterilirken üretim ve hizmet alanlarında Türkiye’nin yapay zeka kaynaklı potansiyelinin yüzde 60 olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin ulusal bir yapay zeka stratejisi olduğu raporda verilen bilgiler arasında. Türkiye’nin “Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi 2021-2025” stratejisine şu alanlara vurgu yapılıyor; Yapay zeka uzmanlarını yetiştirmek ve alanda istihdamı artırmak, araştırma, girişimcilik ve yenilikçiliği desteklemek, kaliteli veriye ve teknik altyapıya erişim imkânlarını genişletmek, sosyoekonomik uyumu hızlandıracak düzenlemeleri yapmak, uluslararası iş birliklerini güçlendirmek ve yapısal ve işgücü dönüşümünü hızlandırmak.
Türkler Yapay Zeka’ya olumlu bakıyor
Stanford Üniversitesi Yapay Zeka raporunda, Türkiye için “Türkler yapay zekanın hayatlarını değiştirdiğine, yapay zekanın hayatlarını daha kolay hale getirdiğine ve gelecek yıllarda da bu faydaların gelişeceğine inanıyor.” İfadesi de yer alıyor.
Uranüs'ün şimdiye kadarki en net fotoğrafı çekildi
NASA, Uranüs gezegeninin James Webb Uzay Teleskobu tarafından yakalanan ve çarpıcı bir görüntüsünü yayınladı.
Webb Teleskobu’nu kullanan astronomlar, geçen yıl paylaşılan Neptün görüntüsünün ardından bu kez donmuş manto ve hidrojen ile helyum gazlarından oluşan Uranüs’ü görüntüleyerek gezegenin pek de göze batmayan silik halkalarını detaylı bir şekilde ortaya koydu.
James Webb’in elde ettiği bu fotoğrafta gezegen üzerinde görünen parlak noktalar, atmosferde bulunan bulutlardan kaynaklı. Fakat görüntünün en ilginç yeri bu noktalar değil, çok daha büyük bir şekilde görülebilen beyaz alan...
Zira beyaz alan, gezegenin tamamen buzla kaplı bölümünün ta kendisi ve bu alan tarihte ilk kez James Webb sayesinde bu kadar net bir şekilde görülüyor. Doğrudan Güneş ışığında gözükse de gezegenin sonbahar döneminde ortadan kaybolan alanın gizemini aydınlatacak olan da James Webb tarafından elde edilen veriler.
Görüntülerde görülen halkalar ise Uranüs’ün 13 halkasından 11’ini gösteriyor. Sadece 11 adet halkanın görülmesinin nedeni, diğer iki halkanın çok fazla ışık yansıtması sonucunda birbiriyle iç içe geçmiş gibi gözükmesi.
NASA’nın açıklamasına göre bu fotoğraf, sadece 12 dakikalık bir pozlamanın ürünü. Daha uzun pozlamalar ile Uranüs hakkında çok daha detaylı görüntüler ve veriler elde etmek mümkün olacak.
Gaia İkinci Kara Deliğini Keşfetti
Avrupa Uzay Ajansı'nın Gaia uydusundan alınan verileri kullanan bir araştırma ekibi Dünya'dan yaklaşık 8 bin ışıkyılı uzaklıkta ve Güneş'in yaklaşık 85 katı bir kütleye sahip Gaia BH2 adlı yeni bir karadelik keşfetti. Gaia BH2'yi benzersiz kılan ise konumu.
Galaksilerin merkezinde bulunan çoğu kara deliğin aksine, herhangi bir yıldız sistemine bağlı olmadan uzayda serbestçe dolaşan Gaia BH2’nin bu özelliği, onu galaksimizdeki bilinen birkaç "haydut" kara delikten biri yapıyor.
Gaia BH2'nin konumunu ve hareketini belirlemek için Samanyolu galaksisinin 3 boyutlu bir haritasını oluşturmak üzere tasarlanan Gaia uydusundan gelen verileri kullanan araştırmacılar, daha sonra varlığını doğrulamak ve özelliklerini belirlemek için yer tabanlı teleskoplardan gelen takip gözlemlerini kullandılar.
Gaia BH2'nin keşfi, kara deliklerin nasıl oluştuğuna ve geliştiğine dair yeni bilgiler sağladığı için önemli. Bilim insanları, çoğu kara deliğin büyük kütleli yıldızların çökmesinden oluştuğuna inanıyor, ancak bu sürecin kesin detayları hala tam olarak anlaşılmış değil.
Gaia BH2 gibi haydut kara deliklerin keşfi, bu sürece ışık tutmaya yardımcı olması bekleniyor.
Avrupa Uzay Ajansı'nın Gaia misyonundan elde edilen veriler kullanılarak keşfedilen Gaia BH2 ve Gaia BH1 kara deliklerinin aynı zamanda Dünya'ya bilinen en yakın kara delikler olması, geniş ikililer halinde daha birçok benzer kara deliğin keşfedilmeyi beklediğini gösteriyor.
Biyolojik Bilgisayar
Johns Hopkins Üniversitesinde Prof. Dr. Thomas Hartung liderliğinde yapılan bir araştırmada, “beyin organoidleri” adı verilen ve gelecekte güçlü bir “biyobilgisayar” olarak kullanılabileceği düşünülen biyolojik işlemciler geliştirildi. Laboratuvarda büyütülen organoidler, yapay zekâ modellerinin bile zorlandığı öğrenme, bilgi saklama ve karar verme gibi işlemleri gerçekleştirebilir. Proje, bilgisayarlar veya diğer yapay zekâ sistemlerinde kullanılan geleneksel yongatabanlı işlemciler yerine, insan beynindeki nöronlarla benzer şekilde çalışan “organoid” adı verilen insan beyin dokusunun kullanılması fikrine dayanıyor. Bu organoidler, laboratuvar ortamında yetiştirilen insan cilt hücrelerinden elde ediliyor. Organoidlerin birleştirilerek, insan beynindeki nöron ağlarına benzer bir yapıya sahip bir biyobilgisayar oluşturmak için kullanılabileceği düşünülüyor. Biyobilgisayar, daha az enerji harcaması ve daha karmaşık problemleri çözmede kullanılabilmesi özelliğiyle geleneksel bilgisayarlardan daha yüksek performans gösterebilir. Ancak bunun için organoidlerin daha da geliştirilmesi ve insan beynine yakın bir boyuta ulaşması gerekiyor. Fikir olarak kulağa hoş gelse de organoidlerin gelecekte bir bilgisayara dönüşmesi, etik ve bilinç sorunlarını da beraberinde getirebilir.
Bilim Teknik Nisan sayısından alınmıştır.
Afrika Filleri Arama Kurtarma Köpeklerine Rakip Olabilir mi?
Köpeklerin mükemmel koku alma duyusu, gerek arama – kurtarma gerekse kaçak madde arayışları konusunda herkesin malumu. Avustralya Queensland Üniversitesi'nden Profesör Louw Hoffman ve meslektaşlarının, Malavi'deki Majete Yaban Hayatı Koruma Alanı'nda 15 Afrika fil ailesi grubu üzerindeki çalışması ise köpeklerle özdeşleşen bu özelliğe ilişkin ilginç bir sonucu ortaya çıkardı.
Fil aile gruplarını belirlemek için 113 Afrika filinin DNA'sını, bezlerini, idrarını ve gübresini test eden Profesör Hoffman, fillerin; yaş, sağlık, üreme durumu ve aile ilişkileri gibi özellikleri ayırt etmek için koku alma duyularını kullandığını buldu.
"Bir dizi kimyasalın grup üyeleri için ortak olduğunu, ancak diğerlerinin her bireye özgü olduğunu fark ettik." diyen Hoffman, fillerin uzun yıllar ayrı kalsalar da dışkılarının veya diğer dışkılarının kokusundan yabancı bir filin yakında olduğunu anlayabildiklerini keşfetti.
“Farklı kokuları hızlı bir şekilde tanımakla birlikte onları hafızalarında tutuyorlar”
Bulguları Scientific Reports dergisinde yayımlanan çalışma kapsamında “Fillere öğretilen numaralardan biri turist şapkasını alıp koklamaktı" diyen Profesör Hoffman, fillerin üzerinden saatler geçse de, şapkanın kime ait olduğunu hemen anlayabildiklerini söyleyerek "Filler, kan ve patlayıcılar da dahil olmak üzere pek çok şeyi hissedecek şekilde eğitilebilir" dedi.
CERN hızlandırıcıları çığır açıcı bir 2023 deney sezonuna hazırlanıyor
Maddenin temel yapı taşlarını incelemek için kullanılan dünyanın en büyük ve en güçlü parçacık hızlandırıcılarına ev sahipliği yapan Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü CERN’de Hızlandırıcıların bakım ve küçük yükseltmelerden geçtiği 17 haftalık bir dönem olan yıl sonu teknik durdurmanın (year-end technical stop - YETS) ardından, zincirdeki her hızlandırıcı sırasıyla 2023 veri toplama sezonu için yeniden başlatıldı.
Diğer parçacıklara kütle veren atom altı parçacık olan Higgs bozonunun özelliklerini incelemek için Büyük Hadron Çarpıştırıcısını (Large Hadron Collider - LHC) kullanacak bir dizi deney planlanıyor.
Deneyler aynı zamanda, bilim insanlarının evrendeki madde ve enerjinin çoğunu oluşturduğuna inandıkları, evrenin iki gizemli bileşeni olan karanlık maddenin varlığını ve karanlık enerjinin doğasını da araştıracak.
Enerjilerini ve yoğunluklarını artırmak için hızlandırıcılarını yükselten CERN, bilim insanlarının parçacıkları her zamankinden daha yüksek enerjilerde incelemelerini sağlayacak.
Büyük Hadron Çarpıştırıcısındaki çarpışmaların 22 Nisan'da başlaması, artan verimlilik ve daha yüksek ışın yoğunluğu ile deneyler sağlaması bekleniyor.
CERN'in yaklaşmakta olan deneylerinin, evreni ve fiziğin temel yasalarını anlamamızda önemli atılımlara yol açabilmesi muhtemel.
Kanserde, 'Zayıflatılamaz' Hedefi Vurmak İçin Yeni Yaklaşım
Kanserle mücadelede önemli bir hedef olan ve kanser büyümesinde etkin rol oynadığı kabul edilmekle beraber geleneksel ilaç tedavileriyle hedeflenmesi çok zor olan STAT5 (Signal Transducer and Activator of Transcription 5) proteini, on yıllarca süren araştırmalardan sonra "zayıflatılamaz" kategorisine sevk edilmişti. Ancak Michigan Üniversitesi Rogel Kanser Merkezi araştırmacıları yeni bir yaklaşımla bu düşünceyi yıkmaya çok yakın.
Hücrede yer alan bir atık mekanizmasını kullanarak, hücre kültürlerinde ve farelerde STAT5'i ortadan kaldırabileceklerini ve bunu potansiyel bir kanser tedavisi olarak kullanabileceklerini keşfeden Michigan Üniversitesi'nden tıp, farmakoloji ve tıbbi kimya profesörü Shaomeng Wang ve ekibi bu yaklaşımın etkinliğini hem hücre kültürü hem de hayvan kanser modellerinde gösterebildi.
Bu yaklaşımı kullanan Wang'ın laboratuvarı, STAT5'i hedefleyen ve ortadan kaldıran bir protein parçalayıcı olan AK-2292'yi belirledi. Diğer STAT proteinlerini etkilemeden spesifik olarak STAT5'e yönelen ve parçalayan bu molekülün İnsan kronik miyeloid lösemi (KML) hücre kültürü çalışmalarında hücre büyümesini durdurduğu ve KML fare modellerinde tümör gerilemesini sağladığı gösterildi.
Sonuçları Nature Chemical Biology'de yayımlanan çalışmaya ilişkin "Bilim insanlarının STAT5'i hedeflemesine engel olan bazı önemli sorunların üstesinden geldik" diyen Wang "İnsanlar bu alanda son 20 yıldır çalışıyorlar ve klinik çalışmalarda kullanılabilecek STAT5'i hedefleyen küçük moleküller henüz geliştirilemedi. Bu çalışma bize STAT5'in bir protein bozunma yaklaşımıyla hedeflenebileceğini gösteriyor. Bu proteinin önemli rol oynadığı kanserlerin tedavisi için STAT5'i hedefleyen potansiyel bir ilaç molekülü geliştirmek için yeni ve heyecan verici bir yön.” açıklamasında bulundu.
Kedilere İhtiyaç Kalmadı: Bilim İnsanları Laboratuvarda Toksoplazmoz Parazitini İncelemek İçin Yeni Bir Yöntem Geliştirdi
HIV hastaları gibi bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde ağır hastalıklara ve hamilelik sırasında kapılırsa doğum kusurlarına neden olan Toksoplazmoz hastalığının kaynağı olan Toksoplazma gondii parazitini incelemek için bilim insanları yeni bir yöntem geliştirdi.
Dünya'daki en yaygın parazitlerden biri olan Toksoplazma gondii, bugüne kadar fareler ve kedilere parazit bulaştırılarak ve ardından etkilerini gözlemleyerek inceleniyordu. Bilim insanları tarafından geliştirilen yeni bir yöntem, inceleme için parazitin hayvanlara bulaşma ihtiyacını ortadan kaldırıyor.
Parazitin bir laboratuvar kabında kültürlenmesini içeren yeni yöntemde araştırmacılar, paraziti besin açısından zengin bir ortamda büyütmeyi ve ardından parazitin hayatta kalması için ihtiyaç duyduğu belirli bir hücre tipini içeren yeni bir ortama aktarmayı içeren yeni bir yaklaşım olarak kültürlemeyi başardılar.
Geleneksel hayvan temelli yaklaşıma göre, hayvanlara bulaştırma ihtiyacını ortadan kaldırdığı için daha etik olan yeni yöntem, deneyler için çok sayıda hayvana olan ihtiyacı ortadan kaldırdığı için zaman ve paradan da tasarruf sağlamasının yanı sıra farklı Toksoplazma türlerinin melezlenmesi gibi klasik genetik deneylerin de kapısını açacak.
Robot Komutan
Robot askerler bilim kurgu filmlerinde sıkça yer bulur ancak gerçek dünyada robot komutanlar daha gerçekçi bir senaryo olarak karşımıza çıkabilir gibi görünüyor. Monash Üniversitesi Felsefe Profesörü Robert Sparrow ve University of Twente’den Dr. Adam Henschke tarafından yayımlanan bir makalede, yapay zekânın kontrolü altındaki insanların, savaşta insanlar tarafından kontrol edilen robot ekiplerini yenebileceği savunuluyor. Yapay zekâ kontrolündeki robotların savaşan insanların fiziksel fonksiyonlarını taklit etmede daha az yetenekli olduklarını ve yapay zekâ araştırmalarının robotik alandaki çalışmalardan daha hızlı ilerlediğini vurgulayan araştırmacılar, savaşlarda bilgisayar sistemlerinin komutasında savaşan insanları görmenin çok daha olası olduğunu belirtiyor. Savunma sanayi yazılım alım ilanlarına bakıldığında “yapay zekâ özellikli hedef tespit algoritmaları”, “makine destekli görev planlaması”, “yapay zekâ taktik tahminleri” ve “yapay zekâ özellikli dijital savaş alanı asistanı” gibi sistemlerin talep edildiği görülüyor. Bu ibareler yapay zekânın bir asistan veya danışman olarak hareket edeceğini ima etse de yapay zekânın bu rollerle uzun süre sınırlı kalacağına inanmak güç. Yapay zekâ kullanımıyla savaşın temposu hızlandığında ve insanlar için etkili karar verme süresi kısaldığında, orduların birçok kararı yapay zekâya bırakmak dışında seçeneği kalmayabilir. Elbette bu fikir beraberinde birçok etik soruyu da getiriyor. Yapay zekâ karar verirken komutasındaki insanları mı yoksa savaşın sonucunu mu daha çok önemser, insanlardan gelen geri bildirimleri ne kadar dikkate alır, sorumluluk kime aittir gibi soruların da tartışılması gerekiyor.
Bilim Teknik Nisan sayısından alınmıştır.
Zihinle Kontrol Edilen Robotlar: Yeni Grafen Sensörleriyle Bilim Kurguyu Gerçeğe Dönüştürme Yolunda Önemli Bir Adım Atıldı
Bir robotu yalnızca beyin dalgalarını kullanarak kablosuz olarak kontrol etme fikri gerçek oldu. Avustralya Sidney Teknoloji Üniversitesi'nden bilim insanları, iletken jeller olmadan beynin elektriksel aktivitesini ölçebilen 3D desenli, grafen tabanlı, kuru bir sensör tasarladı.
Nörolojik bozuklukları teşhis etmek veya beyin-makine arayüzleri aracılığıyla harici cihazları kontrol etmek için elektroensefalografide (EEG) kullanılan geleneksel "ıslak" sensörlere kıyasla daha az tahriş edici ve daha az alerjik olan kuru sensörler, elastik bir kafa bandına dahil edildiğinde ve artırılmış gerçeklik kulaklığıyla birlikte kullanıldığında beyin sinyallerini yorumlayarak bir robotun eller serbest olarak kontrol edilmesini sağladı.
Çalışmada, bağlantılı bir bilgisayar, sırayla, dört ayaklı bir robotu uzaktan kontrol etmek için başarıyla kullanılan önceden belirlenmiş bir komutla bu modellerin her birini eşleştirebildi. Altıgen şekiller içeren elektrotlar, saç üzerine uygulandığında bile en iyi performansı gösterdi.
ACS Applied Nano Materials dergisinde yayımlanan bir makalede detayları açıklanan çalışmada ıslak elektrotların hala biraz daha iyi çalıştığı belirlenirken, bilim insanları araştırmanın çok daha iyi performans gösteren kuru elektrotların yolunu açtığını belirtiyor.