Değerli TÜBİTAK takipçileri,
Haftanın;

  • Bilim ve teknoloji gelişmelerini,
  • Çağrı ve duyurularını,
  • Yeni proje ve programları hakkındaki bilgileri sizler için derliyoruz.

TÜBİTAK Kurum Etkinlikleri ve Haberler

İMECE Uzaya Başarıyla Fırlatıldı

TÜBİTAK ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığı tarafından fonlanan; müşteri kurumu Savunma Sanayii Başkanlığı, son kullanıcısı Hava Kuvvetleri Komutanlığı olan, TÜBİTAK UZAY tarafından tasarlanan ve geliştirilen, Türkiye’nin ilk yerli ve milli yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydusu İMECE başarıyla uzaya fırlatıldı.
Fırlatma töreni, Ankara’da bulunan TÜBİTAK UZAY’ın yer takip istasyonunda, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Konuşmaların ardından SpaceX tarafından verilen canlı yayınla eş zamanlı olarak koordinasyon merkezinde ondan geriye doğru sayıldı.
Roketin fırlatma anı salonda alkışlarla ve büyük bir coşkuyla kutlandı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, fırlatmanın gerçekleşmesi ile büyük mutluluk yaşadı. Akar o anlarda "Bravo" ifadelerini kullandı.
İMECE'nin uzay yolculuğunun başladığı sıralarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da video mesajı yayınlandı.

İMECE’den ilk sinyal alındı

İMECE Uydusunun başarıyla uzaya fırlatılmasının ardından TÜBİTAK UZAY'da ilk sinyal beklenmeye başlandı.
İMECE, Türkiye saatiyle 12.24’te roketinden ayrılarak yörüngesine yerleşti. Hemen ardından da 12.29’da İMECE’den ilk sinyal alındı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da ilk sinyalin alındığını sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile duyurdu.
Varank, “İlk sinyal alındı,İMECE yörüngesine yerleşti. Darısı, iki hafta içerisinde ilk yüksek çözünürlüklü görüntüyü almaya...” ifadelerini kullandı.

TÜBİTAK Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nde Önemli Görevler Üstlendi

Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nin üçüncü toplantısı, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığında yapıldı. Toplantıya pekçok akademisyen ve araştırmacı ile birlikte TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da katıldı.

“Güvenli Türkiye AR-GE Enstitüleri Kurulacak”

Toplantıda TÜBİTAK ile birlikte güvenli Türkiye AR-GE Enstitüleri kurma kararı alındı. Kararı Bakan Kurum açıkladı. Kurum, afet riskinin yoğunluğuna ve afet sınıfına göre ihtiyaç duyulan her yerde, üniversitelerin öncülüğünde, TÜBİTAK ile birlikte Güvenli Türkiye AR-GE Enstitüleri kuracaklarını, yüksek lisans ve doktora programları açacaklarını söyledi. Tüm bu önleyici tedbirlerin uygulanması noktasında hiçbir vatandaşı mağdur etmeyeceklerini aktaran Kurum, hiçbir kenti asla geride bırakmayacaklarını vurguladı.

Bakan Kurum, vatandaşların çalışmalarını çok yakında aktif hale gelecek www.ulusalriskkalkani.gov.tr adresinden takip edebileceğini kaydetti.

Sektör Kampüste Programında İmzalar Atıldı

Üniversitelerle özel sektörü bir araya getirerek öğrencilerin Milli Teknoloji Hamlesi yolunda önemli kazanımlar elde etmesine olanak tanıyacak "Sektör Kampüste Programı”nın tanıtım töreni, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesinde yapıldı. Törene Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Ankara Valisi Vasip Şahin ile ilgili sektör paydaşları katıldı.

"Sektör Kampüste Programı"na katkı veren 20 paydaş firma ve 20 paydaş üniversitenin temsilcileriyle imza töreni yapıldı. TÜBİTAK adına Prof. Dr. Hasan Mandal imza atarken onunla birlikte 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal imza attı.

Robotaksi Binek Otonom Araç Yarışması Yapıldı

TÜBİTAK, T3 Vakfı ve Bilişim Vadisi tarafından paydaşlığının üstlenildiği ve bu yıl 5’incisi düzenlenen Robotaksi Binek Otonom Araç Yarışması’na Bilişim Vadisi ev sahipliği yapıyor. Robotaksi’de 31 takımdan 460 genç kıyasıya mücadele edecek.

Sürücülerin herhangi bir müdahalesi olmadan otomobillerin trafikte güvenli bir şekilde seyahat etmelerini sağlayan otonom sürüş teknolojileri hızla gelişmeye devam ediyor. Türkiye de bu teknolojik dönüşümü kaçırmamak amacıyla Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST bünyesinde Robotaksi Binek Otonom Araç Yarışması düzenliyor.

Yarışmanın kazananları İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşecek TEKNOFEST’te ödüllerini alacak.

Yeşil Dönüşüm Odaklı Açılan Yeni “1704 SAYEM Yeşil Dönüşüm Çağrısı”nın Bilgilendirme Toplantısı Yapıldı

TÜBİTAK’ın Sanayi Yenilik Ağ Mekanizması (SAYEM) Programı kapsamında yeşil dönüşüm odaklı yeni bir çağrı yürürlüğe alındı. 1704 SAYEM Yeşil Dönüşüm Çağrısı bilgilendirme toplantısı çevrimiçi ortamda gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, TÜBİTAK olarak yaklaşımlarının, kurum ve kuruluşların bilgi üretme, teknoloji geliştirme, ürün geliştirme noktasında daha fazla birlikte geliştirmeyi esas almalarını sağlamak olduğunu söyledi. Bu konuda hem 1004 Yüksek Teknoloji Platformlarının, hem de SAYEM Platformlarının oluşturdukları etkinin ekosisteme büyük bir katkı sağladığını ifade eden Mandal, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile birlikte bir risk gibi görünen süreci bir fırsata dönüştürmede SAYEM Platformunun önemli bir araç olduğunu belirtti.

Girişimci Adaylarına TÜBİTAK BİGG GARAJ Programı ile 450 Bin Lira Yatırım Desteği

TÜBİTAK 1512 Girişimcilik Destek Programı (BİGG) 2023 yılı çağrısı kapsamında TOBB ETÜ, ASELSAN ve KTO Karatay Üniversitesi iş birliğinde yürütülen BİGG GARAJ Programı'nda başvurular başladı. TÜBİTAK BİGG GARAJ Programı ile girişimci adaylarına 450 bin lira yatırım desteği verilecek.

Bu yılın birinci dönem çağrısından itibaren destek tutarı, TÜBİTAK BİGG Fonu ile yüzde 3 hisse karşılığında yatırım olarak kuruluşa aktarılacak. Akıllı ulaşım, akıllı üretim sistemleri, enerji ve temiz teknolojiler, iletişim ve sayısal dönüşüm, sağlık ve iyi yaşam ve sürdürülebilir tarım ve beslenme gibi tematik alanlarda fikri olan ve AR-GE, inovasyon içeren projesini geliştirmek için kendi şirketini kurmak isteyen girişimci adayları başvuru yapabilecek. Başvurusu kabul edilenler, geri ödemesiz 450 bin lira sermaye desteği alabilecek.

Tarımda Verim Uydu ve İHA Verileri ile Artırılabilir

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Selim Köksal TÜBİTAK 1001 - Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında desteklenen projeleri ile tarımsal üretimde verimi artıran, suyu doğru yöneten, bitki gelişimi ile hasattan önce verimi sağlama gibi konularda kullandığı tarım teknolojileriyle tarımda dijitalleşme alanında büyük pencere açıyor.

Tüm dünyada bu alanda çeşitli teknolojiler kullanıldığına işaret eden Köksal, "Tarım, teknolojinin en yoğun kullanılacağı sektörlerden biri. OMÜ Ziraat Fakültesinde tarımsal sulamada dijitalleşme konusunda yaklaşık 20 yıldır çalışma yürütüyoruz. Tarımda dijitalleşme, meteorolojik parametrelerin ölçümüyle başlıyor. En yoğun kullanılan uydu sistemlerinden alınan dijital veridir. Son zamanlarda buna insansız hava araçlarıyla alınan dijital veriler de eklendi." diye konuştu.

Yeşil hidrojen karbon emisyonu yoğun sektörlerin kurtarıcısı olabilir

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkan Danışmanı Prof. Dr. İskender Gökalp, Anadolu Ajansına verdiği röportajda,  hidrojeni karbondioksit salmadan üretmenin mümkün olduğunu ve çimento, seramik ve cam sanayisinin bu alandaki gelişmelerden ilk faydalanabilecek sektörler olduğunu söyledi.

İklim değişikliğiyle mücadelede, yüksek kütlesel enerji yoğunluğu ve düşük çevresel etkisiyle fosil yakıt bazlı enerji kaynaklarının kullanımına önemli bir alternatif olarak görülen yeşil hidrojen, hem Paris İklim Anlaşmasının taahhütlerini yerine getirmek için hem de dünyadaki enerji sorununun çözümü için bir fırsat olarak görülüyor ve önümüzdeki 30 yıl içinde hidrojen enerjisinin tamamen yeşil kaynaklardan üretileceği tahmin ediliyor. Ulaşımdan sanayiye, yenilenebilir enerji entegrasyonundan yeşil kimyasal üretimine kadar birçok farklı alanda kullanılabilen hidrojenin karbondan arındırılmış şekilde üretimi, emisyon azaltma hedeflerine ulaşma açısından önem taşıyor.

Rüzgar, güneş enerjisi ve de hidroelektrik santraller gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak hidrojeni karbondioksit salmadan üretmenin mümkün olduğunu söyleyen Gökalp, "Suyu, elektroliz ile iki bileşenine yani hidrojen ve oksijene ayırarak bunu yapabiliyoruz, düğüm noktası; elektroliz için gereken elektriğin temiz olması. Bunu da çeşitli yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak yapabiliyoruz. Üstelik Türkiye bu kaynaklar açısından avantajlı durumda." dedi.

Bir Ufuk Avrupa Başarı Hikayesi –FREE4LiB: Avrupa'nın Lityum İyon Pil Değer Zinciri için Yeni Bir Döngüsel Ekosistem Yoluyla Kritik Ham Maddelerin Uygulanabilir Geri Kazanımı

Kullanılmış lityum iyon pilleri geri dönüştürmek için yeni, sürdürülebilir ve verimli süreç teknolojilerini geliştirme hedefiyle ortaya çıkan FREE4LIB projesi, Ufuk Avrupa- Küme 5: İklim, Enerji ve Mobilite HORIZON-CL5-2021-D2-01-06 — [Sustainable, safe and efficient recycling processes (Batteries Partnership)  Çerçeve Programı kapsamında destekleniyor.

Lityum iyon pillerde bulunan malzeme aşırı döngüsünü azaltmayı amaçlayan FREE4LIB projesi yaklaşımı; yüksek verimli, güvenli, güvenilir ve uygun maliyetli entegre süreçleri tasarlamak, geliştirmek, test etmek ve doğrulamak, yenilikçi teknolojileri mevcut ve gelişmekte olanlarla birleştirmek, yaşam döngüsü bitmiş lityum iyon pillerden çoğu malzemeyi geri kazanabilmek, atık bertarafını ve çevresel etkileri en aza indirmeyi hedefliyor.

Pan-Kanser Terapiler (PAN-TER) Platformu, orijinal tedavi/tanı ürünleri geliştirerek İlaç endüstrisinin küresel rekabette yer alabilme hedefine katkı sağlayacak

TÜBİTAK 1004 – Mükemmeliyet Merkezi Destek Programı Kapsamında 4 sene boyunca desteklenmeye hak kazanan “Hedefe Özgü Pan-Kanser Terapiler (PAN-TER) Platformu”, moleküler ve hücresel kökenli biyoteknolojik ilaç geliştirme teknolojilerinde uzmanlaşan bir mükemmellik ağı kurmak, bu ağ sayesinde 4 yeni ilaç ve 1 adet kompanyon tanı kiti geliştirmek hedefiyle kuruldu.

Proje, canlı organizmaların mekanizmalarının ve yenilenebilir kaynaklarının toplumun ve çevrenin yararına kullanılması ilkesine dayanan ve biyoekonominin en kritik alanlarından birisi olan İlaç biyoteknolojisinde yeni tedavi uygulamalarının geliştirilmesini amaçlıyor. Projede; hedeflenen ürünlerden ikisinin terapötik monoklonal antikor (mAb) temelli molekül, diğer ikisinin ise kimerik antijen reseptörü (CAR) temelli hücresel tedavilerde kullanılması planlanıyor.

Birbiri ile etkileşen 8 proje ve 1 Araştırma Programının Toplumsal Etki projesinden oluşan PAN-TER Platformunun amaçları arasında, her proje içerisinde çeşitli teknoloji hazırlık seviyesinde olan ürünleri bir üst basamağa taşıyarak, teknoloji hazırlık seviyesi en fazla 8’e çıkartılarak gelişim sağlanması öne çıkıyor.

TÜBİTAK Başkanı Mandal, Bursiyeri Olduğu Humboldt Vakfı’nın Toplantısına Katıldı

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Alexander von Humboldt Vakfı desteğiyle, 12 - 14 Nisan 2023 tarihlerinde Ankara Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen "Humboldt Koleji 2023 Ankara Disiplinlerarası Malzeme Bilimindeki Son Gelişmeler: Fizik, Kimya ve Biyolojiden Perspektifinden” toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştirdi; 13 Nisan 2023 tarihinde yapılan “Bilimde Almanya –Türkiye İş Birliği” paneline de panelist olarak katıldı.

Prof. Dr. Mandal, kısa ve uzun vadeli dönemde ülkemizin ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu deprem, pandemi, iklim değişikliği, gıda arz güvenliği gibi zorlukların daha karmaşık, dinamik ve değişken zorluklar olduğunu, bu zorluklar karşısındaki çözüm noktalarının yeterli olmadığını dile getirdi. Çocuklarımız, gençlerimiz açısından bakıldığında, geleceğin çok umutlu görünmediğine işaret eden Mandal, “Bilim insanlarından çözüm bekleyen konular tek bir disiplinin çözebileceği veya bir ülkenin kendi içerisindeki yetkinliklerle katkı verebileceği konular olmaktan çıkmıştır. Bu başlıklara baktığımız zaman daha yenilikçi yöntemlerle bilgi üretme yöntemine, insan kaynağı geliştirme yöntemine ihtiyaç var. Bunun için de birden çok disiplinin birlikte çalışmasına ihtiyaç var ki malzeme bilimi bu anlamdaki en kolay ve en önemli örneklerden bir tanesi” diye konuştu.

Çağrılar ve Duyurular

2204-A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Bölge Aşaması Proje Değerlendirmeleri Sonucu Açıklandı

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı tarafından lise öğrenimine devam etmekte olan öğrencileri temel, sosyal ve uygulamalı bilim alanlarında çalışmalar yapmaya teşvik etmek, çalışmalarını yönlendirmek ve mevcut bilimsel çalışmalarının gelişimine katkı sağlamak amacıyla her yıl düzenlenen 2204-A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’na bu yıl 3.849 farklı okuldan 25.333 kız ve 18.197 erkek öğrenci olmak üzere toplam 43.530 öğrencinin hazırladığı 27.013 proje başvurusu alındı.

Ülkemizin çeşitli üniversitelerinde görev yapan 432 akademisyen tarafından yapılan bölge aşaması proje değerlendirmeleri sonucunda 216 proje Bölge Birinciliği, 144 proje Bölge İkinciliği ve 144 proje Bölge Üçüncülüğü olmak üzere toplam 504 proje sahibi öğrenci ödül kazandı.

2247-C Stajyer Araştırmacı Burs Programı – STAR Lisans, Genç STAR ve STAR Öğretmen Çağrıları Sonuçları Açıklandı

Lise ve lisans öğrencileri ile öğretmenlerin TÜBİTAK Merkez ve Enstitülerinde yürütülen veya TÜBİTAK tarafından desteklenen araştırma projelerinde yer almalarını sağlayarak adayların araştırma ekosistemlerine ilk adımlarını atarak bilimsel araştırma süreçlerine ilişkin bilgi, görgü ve deneyimlerini artırmayı hedefleyen 2247-C Stajyer Araştırmacı Burs Programı kapsamında 2023 yılında açılan STAR Lisans, Genç STAR ve STAR Öğretmen çağrılarının başvuru sonuçları açıklandı.

2530 TÜBİTAK – NARD (Moldova) İkili İş Birliği Programı 2022 Yılı Geliştirilebilir Çağrısı Başvuru Sonuçları Açıklandı!

2530 TÜBİTAK – NARD (Moldova) İkili İş Birliği Programı kapsamında açılan geliştirilebilir çağrı sonucunda her iki kuruluş tarafından desteklenmesine karar verilen iki proje belli oldu.

Yapay Zekâ Ekosistem 2023 Çağrısı Açılıyor

Yapay zekâ teknolojilerinin müşteri kuruluşların ihtiyaçları doğrultusunda ürün ya da çözümlere dönüştürülmesine katkı sağlamayı ve Türkiye Yapay Zekâ Ekosistemini harekete geçirmeyi amaçlayan Yapay Zekâ Ekosistem Çağrısının ikincisi 1 Mayıs 2023 tarihinde açılıyor. Proje başvuruları TEYDEB Proje Değerlendirme İzleme Sistemi (PRODİS) üzerinden 1 Mayıs 2023 - 31 Temmuz 2023 (saat 23:59) tarihleri arasında alınacak.

31. Bilim Olimpiyatları Birinci Aşama Sınavı 2023 Yılı Başvuruları Başladı!

Ülkemizin ihtiyaç ve öncelikleri doğrultusunda temel bilimler ve bilgisayar alanlarında kritik önemi haiz nitelikli insan kaynağının oluşturulmasını teminen, öğrencileri bu alanlarda çalışmalar yapmaya teşvik etmek, çalışmalarını yönlendirmek ve ulusal ve uluslararası olimpiyatlara hazırlamak üzere TÜBİTAK tarafından yürütülen 2202 - Bilim Olimpiyatları Programının birinci aşama sınavı 2023 yılı başvuruları başladı. Astronomi ve Astrofizik, Bilgisayar, Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik, Ortaokul Bilgisayar, Ortaokul Matematik alanlarında 25 Haziran 2023 tarihinde 81 il merkezinde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (Lefkoşa) Bilim Olimpiyatları Birinci Aşama Sınavı düzenlenecek. Sınav başvuruları 12 Nisan-19 Mayıs 2023 tarihleri arasında yapılabilecek.

Belmont Forum İklim, Çevre ve Sağlık Ortak Araştırma Aksiyonu 2. Çağrısı Açılıyor

İklim, çevre, sağlık ve sosyal bilimler alanlarında çalışan araştırmacıların yer aldığı ve iklim-çevre-sağlık alanlarının kesişiminde sorunların ele alındığı disiplinlerarası projelerin desteklenmesini hedefleyen “Belmont Forum İklim, Çevre ve Sağlık Ortak Araştırma Aksiyonu” 2. Çağrısı açılıyor. 1. Aşama uluslararası başvuru için son başvuru tarihi: 15 Temmuz 2023; 1. Aşama ulusal başvuru için son tarih: 21 Temmuz 2023 olarak belirlendi.

2566 TÜBİTAK - Çin Ulusal Doğal Bilimler Vakfı (NSFC) ile İkili İş Birliği Programı Deprem Araştırmaları Çağrısı Açıldı

"2566 TÜBİTAK - Çin Ulusal Doğal Bilimler Vakfı (NSFC) ile İkili İş Birliği Programı Deprem Araştırmaları Çağrısı” açıldı. Çağrı kapsamında Türkiye ve Çin’deki araştırmacılar tarafından yürütülecek ortak araştırma projeleri desteklenecek. Başvurular için son tarih 18 Mayıs 2023, saat 17:00 olarak belirlendi.

EMBO Burs ve Destekleri Çevrim İçi Bilgi Günü

Yaşam bilimleri alanında dünyada öncü kuruluşlardan biri olan Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu (EMBO) Burs ve Destek Programlarına yönelik olarak 25 Nisan 2023 Salı günü 10.30-12.00 saatleri arasında çevrim içi bilgi günü düzenlenecek. Etkinlik ülkemizde yaşam bilimleri alanında çalışan araştırmacılar ve öğrencilerin EMBO Burs ve Desteklerinden daha fazla fayda sağlayabilmesi amacıyla farkındalık düzeyinin artırılmasını amaçlıyor. 

TÜBİTAK-Fransa Bosphorus Programı 2023 Yılı Ortak Proje Çağrısı Açıldı!

TÜBİTAK ile Fransa Dışişleri Bakanlığı arasında imzalanmış olan “Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Protokolü” çerçevesinde, 2023 yılı ikili iş birliği çağrısı açıldı. Tüm tematik alanlara açık olan çağrı kapsamındaki proje başvuruları 13 Haziran 2023, saat 17.30’a kadar yapılabilecek.

Marie Sklodowska Curie Doktora Sonrası Bursları 2023 Yılı Çağrısına Yönelik Ön Değerlendirme Desteği Açılıyor!

2023 yılı MSCA PF çağrısına başvuru yapacak olan araştırmacıların başarı oranının artırılması amacıyla Uluslararası İş birliği Daire Başkanlığı faaliyetleri kapsamında "TÜBİTAK Uluslararası İşbirliklerine Katılımı Özendirmeye Yönelik Destek ve Ödül Programlarına ilişkin Usul ve Esaslar" çerçevesinde yürütülmekte olan MSCA Proje Ön Değerlendirme Desteği sunuluyor.
Destek ile, Türkiye’deki ev sahibi kuruluşlarda yürütülmek üzere daha fazla sayıda ve daha kaliteli projeler sunulmasını sağlamak ve bu yolla Ufuk Avrupa Programı kapsamında ülkemizin başarısını arttırmak hedefleniyor. Araştırmacılar, taslak proje önerilerini Avrupa Komisyonu’na sunmadan önce bu konulardaki başvuruları değerlendirme konusunda uzman kişi ve kuruluşlarca incelenmesi ve daha nitelikli hale getirilmesi amacıyla desteğe başvurabilirler.
12 Nisan 2023 (saat 12.00) tarihinde başvuruya açılacak olan desteğe son başvuru tarihi 28 Temmuz 2023 (saat 17.00) olarak belirlendi. Başvurular, çevrimiçi ve elektronik imzalı olarak https://uidb-destekodul.tubitak.gov.tr/ ; adresinden gerçekleştirilebilir.

Detaylı bilgi için : https://ufukavrupa.org.tr/tr/destekler/marie-sklodowska-curi

Bilim ve Teknoloji Haberleri

Google Earth Benzeri Bir Uygulama ile Mars’ı Gezmek İster misiniz?

Mars araştırmaları yürüten Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü (Caltech) bilim insanları, altı yıllık bir çalışmanın sonucunda kullanımı Google Earth’e benzeyen 3 boyutlu bir Mars görüntüsü oluşturdu.

https://murray-lab.caltech.edu/CTX/V01/SceneView/MurrayLabCTXmosaic.html adresinden erişilebilen Global CTX Mosaic of Mars isimli görüntü aracı, Mars için daha önce benzeri görülmemiş çözünürlükte bir görüntüleme deneyimi sağlıyor.

Mars’taki kraterlere, volkanlara ve eski nehir yataklarına daha yakından bakabilmesine imkan veren araç ile kullanıcılar gezegenin görüntüsünü yakınlaştırıp göktaşı kraterlerini, sönmüş yanardağları, eski nehir yataklarını yakından görülebiliyor.

Global CTX Mosaic of Mars haritasının, NASA'nın Mars Reconnaissance Orbiter (MRO) siyah-beyaz Bağlam Kamerası (CTX) tarafından 2006-2020 yılları arasında çekilen 110.000'den fazla görüntüden oluşuyor. Gezegenin yüzde 99,5’ini kapsayan haritanın her pikseli 25 metrekare gibi bir alanı temsil ediyor ve mozaik görüntünün tamamı 5,7 trilyon piksel içeriyor.

Mars’ın en ünlü yerlerini veya mevcut araştırma alanlarını bulmayı kolaylaştıran kısayol tuşları da arayüze eklenmiş durumda... Örneğin Güneş Sistemi'nde bilinen en yüksek volkan ve en yüksek dağ olan Olympus Mons’a veya 10 yıldır Sharp Dağı'na yavaş yavaş tırmanmakta olan NASA'nın Curiosity keşif aracına ev sahipliği yapan Gale Krateri'ne yakından bakılabiliyor.

Hubble Uzay Teleskobu, Gözlerden Kaçan Süper Kütleli Kara Deliği Keşfetti!

Uzay teleskobu Hubble'ın gözlemleri, gökadalar arasında kaçan süper kütleli bir kara deliğin varlığını ortaya koydu.

Yeni keşfedilen süper kütleli kara delik, yaklaşık 7,7 milyar yıl uzaklıktaki yıldız oluşturan kompakt bir galakside bulunuyor ve 20 milyon güneş kütlesine sahip.

Astronomlar, süper kütleli kara delikleri genellikle galaksilerin merkezinde bulur. Ancak Hubble'ın keşfi, bir kara deliğin, muhtemelen bir galaksi çarpışmasının ardından hızla hareket ederek anavatan galaksisinden ayrıldığını gösteriyor.

Hubble'ın bulguları, kara deliklerin hareket kabiliyeti ve galaksi evrimi hakkında yeni bilgiler sağlayabilme potansiyeli taşıması açısından önemli. Bu bulgu, kara deliklerin, galaksilerin çarpışması sırasında sürüklenip kaçabileceği veya galaksilerin merkezindeki kara deliklerin bulunduğu yerden uzaklaşabileceği fikrini destekliyor.

Ayrıca, bulunan süper kütleli kara deliğin, daha önce keşfedilen diğer kaçan kara deliklerden çok daha büyük olduğu da belirtiliyor. Bu nedenle, astronomlar, bu kara deliğin bulunmasının, süper kütleli kara deliklerin hareketleri hakkında daha kapsamlı bir anlayışa ulaşmalarına yardımcı olacağını düşünüyorlar.

"Kara deliğin arkasında gazın soğuduğu ve yıldız oluşturabildiği bir dümen gördüğümüzü düşünüyoruz. Yani, karadeliği takip eden yıldız oluşumuna bakıyoruz." diyen Yale Üniversitesi'nden gökbilimci Dr. Pieter van Dokkum, "Gördüğümüz şey bir sonuç. Bir geminin arkasındaki dümen gibi, biz de kara deliğin arkasındaki dümeni görüyoruz. Bağlı olduğu ev sahibi galaksinin neredeyse yarısı kadar parlak olduğu göz önüne alındığında, bu iz çok sayıda yeni yıldıza sahip olmalı." değerlendirmesinde bulundu.

Ömrü Biten Eski Uydulara Ne Olur? NASA Sorunun Cevabını Değiştirmeye Hazırlanıyor

Yakıtları biten veya bir sebepten çalışmaz hale gelen eski uydular yerçekimi tarafından aşağı çekilir ve atmosfere girişte güvenli bir şekilde yanmazlarsa düşüş, bazen kıtalardan birinde veya okyanusta bulunan parçalar ile son bulur. Bununla birlikte, aynı yörüngedeki diğer uydular ve uzay araçlarının yanı sıra, yeniden girişte herhangi bir enkaz düşme ihtimali yerleşim alanları için risk oluşturabilir.

Bu riskleri azaltmak için bazı uydular, artık bir tehdit oluşturmayana kadar güvenli bir şekilde saklanabilecekleri daha yüksek bir yörünge olan mezarlık yörüngesine taşınır. Bir uydu mezarlık yörüngesine girdikten sonra, genellikle artık çalışır durumda değildir ve uzay çöpü olarak kabul edilir.

ABD’li bilim ve teknoloji portalı SciTechDaily'deki makaleye göre NASA, uzaydaki uydulara yakıt ikmali yaparak veya uyduları güncelleyerek uzay uçuşunu daha sürdürülebilir hale getirebilecek ve yaşam sürelerini büyük ölçüde uzatabilecek yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyor.

Yörüngede Servis, Montaj ve Üretim 1 (OSAM-1) Misyonu adı verilen çalışma ile uydulara dair hikayenin sonunu değiştirmek için kolları sıvayan NASA, hem uyduların gelecek için sürdürülebilir ve güncellenebilir olmalarını hem de Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin Ay, Mars ve ötesindeki yeteneklerini geliştirecek görevleri keşfetmesine ve oluşturmasını sağlayacak.

Bilim İnsanları Kanıtladı: İnsan Vücudu Yemek Zamanını Tahmin Edebiliyor

İngiltere’de Surrey Üniversitesi'nde yapılan yeni bir çalışma, insan vücudunun düzenli öğünlerin zamanlamasını tahmin edebildiğini ve günlük kan şekeri ritimlerinin hem öğün zamanlaması hem de büyüklüğünden etkilenebileceğini ortaya koydu. Araştırma, vücutları yiyecek beklemek üzere eğitildiğinden, insanların belirli zamanlarda yemek yemeleri için fizyolojik bir dürtünün varlığını öne sürüyor.

Prof. Jonathan Johnston liderliğindeki bir araştırma ekibinin ilginç çalışması, bir hafta boyunca her gün aynı saatte yemek yemeleri istenen ve daha sonra yemek saatleri dört saat kaydırılan 10 sağlıklı genç yetişkinden oluşuyordu.

Araştırmacılar, çalışma boyunca katılımcıların kan şekeri düzeylerini, açlık ve iştah hormonlarını ölçtüler. Çalışmanın sonuçları, katılımcıların yemeklerini yemeden önce bile vücutlarının yemek zamanını tahmin etmeye başladığını ve kan şekeri, açlık ve iştah hormonlarını ayarlayarak yiyecek alımına hazırlanmaya başladığını gösterdi.

Genel olarak, insan vücudunun yemek zamanlarını tahmin edebildiğine ve yiyecek alımı için hazırlanabileceğine dair kanıtlar sunan araştırma, katılımcıların yemeklerini her gün aynı saatte yediklerinde beklenti tepkisinin en güçlü olduğunu ve yemek saatleri değiştirildiğinde tepkinin zayıfladığını buldu.

Bu bulgu, iştah ve vücut ağırlığının düzenlenmesini anlamak ve obezite gibi sağlık sorunlarını yönetmek için geliştirilecek yeni stratejiler için önemli çıkarımlara sahip olabilir.

Çin’in Yapay Zeka Endüstrisindeki Geleceği Belirsiz Kılan Yasaklama Planı

İnsan düşüncesine benzer şekilde öğrenen ve karar verebilen makinelerin tasarlanmasına olanak sağlayan Yapay Zeka teknolojisi, son yıllarda yaşanan gelişim, özellikle derin öğrenme teknikleri sayesinde baş döndürücü bir hız kazanmış ve birçok sektörde farklı kullanım alanları bulmuş durumda.

ChatGPT ve benzeri gibi yapay zeka modelleri giderek daha büyük kitlelerce denenmeye ve kullanılmaya devam ederken Çin Hükümeti’nin, devlet gücünü altüst edebilecek yapay zeka teknolojilerinin kullanımını yasaklama planları içeren bir yasa taslağı üzerinde çalışması, ülkedeki yapay zeka endüstrisinde endişeye neden oldu.

Gündemdeki yasa taslağı, ChatGPT gibi yapay zeka modellerinin ülkede inşa edilmesi, kullanıcı kimliği ve güvenlik incelemeleri gerektirmesi ve "devlet iktidarını yıkan, sosyalist sistemin devrilmesini savunan, ülkeyi bölmeye teşvik eden veya ulusal birliği baltalayan her türlü içeriğin" yasaklanması gibi kısıtlayıcı kuralları öneriyor.

Bazı uzmanlar, yasağın yapay zeka alanında çalışanları korkutabileceğini ve ülkedeki teknolojik gelişmeleri engelleyebileceğini belirtiyor. Ayrıca, yasağın ne anlama geldiği konusundaki belirsizlikler, bu durumun yatırımcıların ve girişimcilerin ülkede iş yapma konusunda endişelenmelerine neden olabileceği ifade ediliyor. Bununla birlikte yasağı olumlu karşılayarak Çin hükümetinin, yapay zeka teknolojilerinin kullanımı ile ilgili kontrolü ele alarak ülke içindeki istikrarı ve güvenliği sağlamayı hedeflediğini belirten görüşler de var.

Detayları henüz belirlenmemiş yasaklama planı, Çinli teknoloji şirketlerinin Çince konuşabilen ve şaşırtıcı sayıda görevi yerine getirebilen çok yönlü yapay zeka sistemleri olan genel amaçlı büyük dil modellerinin versiyonlarını piyasaya sürmelerinin hemen ardından geldi.

O teknoloji şirketlerinden biri olan Alibaba'nın CEO'su Daniel Zhang, Financial Times gazetesine verdiği demeçte "Bundan 10 ila 20 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda hepimizin aynı başlangıç çizgisinde olduğumuzu fark edeceğiz. Bu düzenlemelerin inovasyonu nasıl yavaşlattığını ya da belki de durgunlaşan bir tekeli nasıl engellediğini veya insanları verilerinin iyi organize edilmiş kitlesel hırsızlığından nasıl koruduğunu zaman içerisinde görebiliriz.” Değerlendirmesinde bulundu.

Çin'deki taraflarca yoruma açık olan taslağın, bir aylık tartışma sürecinin ardından revize edilerek ya da edilmeden bu yılın sonlarına doğru yürürlüğe girmesi planlanıyor.

Tatlı Su Sülükleri Milyonlarca İnsanı Etkileyen Bir Hastalığı Yenebilir Mi?

Salyangozlar; En yıkıcı paraziter hastalık olarak sıtmadan sonra ikinci sırada olan şistozomiyaz ve karaciğer kelebekleri enfeksiyonu fasiyoliyazis gibi hastalıkları insanlara ve çiftlik hayvanlarına yayar. Her iki hastalığın da nedeni olarak görülen ise yaşam döngülerinin bir kısmını salyangozlarda geçiren parazitlerdir.

2021'de çoğunluğu çocuk olmak üzere 250 milyondan fazla insan şistozomiyaza neden olan kan parazitine karşı önleyici tedaviye ihtiyaç duydu.

Araştırmacıların 12 Nisan'da Biology Letters'da yayınladığı rapora göre, tatlı su sülüğü Helobdella Austinensis, ağırlığınca salyangozu her gün yiyebilir. Bu da sülüklerin tatlı su salyangozu popülasyonlarını ve taşıdıkları birçok hastalığı kontrol etmek için kullanılabilir.

Bilim insanları, bir laboratuvar sülüğü olan H. austinensis ve New Jersey'deki yerel göllerde kayaları devirerek bulunabilen diğer iki tür olan H. serendipitous ve H. modesta'yı kullandı. Ekip, sülükleri laboratuvarda yedi farklı tatlı su salyangozu türüyle test etti ve sadece H. austinensis'in salyangozu ayrım gözetmeksizin sevdiğini kanıtladı. Yeterince salyangoz varsa, bir sülük günde 0,97 miligram salyangoz tüketebilir – yani kabaca sülüğün kendi ağırlığı kadar.

Araştırmacılar, bu hayvanların beslenme alışkanlıklarının hastalık kontrolünde etkili olabileceğini düşündüler, çünkü diğer canlıları tükettikleri için hastalık yayılmasını engelleyebileceklerini öngördüler. Ayrıca, sülüklerin tükürüklerinde bulunan antikoagülan maddeler sayesinde, kan dolaşımını düzenleyerek enfeksiyonların yayılmasını engelleyebileceği de gösterildi.

Atlanta'daki Emory Üniversitesi'nde ekolojist olan ve çalışmaya dahil olmayan David Civitello ise, bunun ilginç bir fikir olduğunu söylemekle beraber çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Salyangoz popülasyonları azaldığında, sülüklerin salyangoz bulmakta zorlandıklarını belirten Civitello, "Av öğenizi bulmakta zorluk çekmeniz, onu yok etme yeteneğinizin zayıf olduğunun bir göstergesidir" diyor. "Eğer gelişigüzel bir şekilde salyangozları öldürüyorsanız, ancak salyangozları yok etmiyorsanız, yiyecek için rekabeti zayıflatma olasılığını oluşturuyorsunuz." Ve eğer sülükler büyük, iyi beslenmiş salyangozların düşük popülasyonlarını bırakırsa, bulaşıcılıkları salyangoz kaynaklı hastalığın daha da kötüleşmesi anlamına gelebilir, daha iyi değil, uyarısında bulunuyor.

Tatlı Su Sülüklerinin hastalık kontrolünde ne kadar etkili olduğu ve hangi patojenlerin kontrol edilebileceği konularında daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Ancak çalışma, doğal koruma için bu hayvanların kullanımının potansiyelini vurgularken, aynı zamanda tatlı su ekosistemlerinin sürdürülebilirliği için de umut verici bir adım olarak değerlendiriliyor.

Yeni Güneş Pilleri ve Yapay Zeka İle Sürdürülebilir Bir Enerji Santrali

Newcastle Üniversitesi araştırmacıları, ortam ışığı kullanan Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazlarına güç sağlamak için tasarlanmış, %38'lik bir güç dönüştürme verimliliğine sahip, çevre dostu, yüksek verimliliğe sahip fotovoltaik hücreler geliştirdiler.

Bakır(II/I) elektrolit bazlı boyayla duyarlı hale getirilmiş, sürdürülebilir hücreler, IoT cihazlarının çalıştırılma şeklini dönüştürme ve sağlık ve imalat gibi sektörlerde sürdürülebilir kalkınmayı destekleme potansiyeline sahip.

Doğa ve Çevre Bilimleri Okulu'ndan (SNES) Dr. Marina Freitag liderliğindeki araştırma grubunun, bakır(II/I) elektrolit bazlı boyaya duyarlı fotovoltaik hücreler ile %38 ve 1,0'lık benzeri görülmemiş bir güç dönüştürme verimliliği elde ettiği bu teknoloji, enerji verimliliğini artırarak, yeşil IoT (Nesnelerin İnterneti) cihazlarına sürdürülebilir bir enerji kaynağı sağlamak için kullanılabilir.

Güneş hücreleri, günümüzde yaygın olarak kullanılan fotovoltaik (PV) teknolojisi tarafından üretilir. Ancak, bu teknolojinin hala geliştirilmeye açık ve enerji verimliliği konusunda görece zayıf bir performansa sahip olduğu düşünüldüğünde yeni geliştirilen teknoloji, enerji verimliliği açısından daha yüksek bir performans sergiliyor ve PV teknolojisine kıyasla daha ucuz ve daha çevre dostu.

Sonuç olarak, bu yeni teknolojinin geliştirilmesi, sürdürülebilir enerjiye olan ihtiyacı karşılamada gelecekte daha fazla gelişme için potansiyel sağlayabilir.

3.500 Yıllık Karmaşık Tedarik Zinciri

Antalya’nın Kaş ilçesine 8,5 kilometre uzaklıktaki Uluburun’un 60 metre açığında 1982 yılında keşfedilen Uluburun batığı, bilinen gemi batıklarının en eskilerinden biridir. Günümüzden yaklaşık 3.300 yıl önce battığı tahmin edilen geminin kalay külçeleri taşıyan bir kargo gemisi olduğu anlaşılmış, önce George Bass sonra Cemal Pulak tarafından yürütülen kazı çalışmaları on bir yıl sürmüştü. Uluburun batığında keşfedilen kalay külçeler, günümüzden yaklaşık 3.500 yıl önce Asya’nın içlerinden Akdeniz kıyılarına uzanan karmaşık tedarik zincirleri olduğuna işaret ediyor. New York’taki Brooklyn Kolejinden Wayne Powell ve arkadaşları yakın zamanlarda Science Advances’ta yayımladıkları bir makalede, Uluburun batığındaki kargonun önemli bir kısmının kaynağının Tacikistan ve Özbekistan’daki maden yatakları olduğunu öne sürdü. Araştırmacıların iddiası, kalay külçelerin izotop analizlerine dayanıyor. Çalışmada incelenen 105 külçedeki izotop oranları analiz edildiğinde yaklaşık üçte birinin Tacikistan’daki bir maden yatağından, bazılarının da Özbekistan’dan geldiği anlaşılıyor. Geriye kalan külçelerin büyük çoğunluğunun kaynağının ise o dönemler Hitit İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında olan Toros Dağları bölgesindeki maden yatakları olduğu belirtiliyor. Her ne kadar gemi enkazında keşfedilen kalay külçelerdeki izotop oranları Tacikistan ve Özbekistan’daki çeşitli maden yataklarında görülen izotop oranlarına benzese de elde edilen sonuçların enkazdaki külçelerin kaynağının binlerce kilometre uzaklıktaki maden yatakları olduğunu kanıtlamak için tek başına yeterli olmadığı belirtiliyor. Bu durumun nedenlerinden biri, maden yataklarının farklı bölgelerinde farklı izotop oranlarına rastlanabilmesi, bir diğer nedeni de farklı maden yataklarındaki izotop oranlarının birbirleriyle benzerlik gösterebilmesi.

Bilim ve Teknik Dergisi Nisan 2023 sayısından alınmıştır.

Bitki-Hayvan Hibrit Proteiniyle Hastalığa Dirençli Bitkiler

İngiltere’nin Norwich şehrinde bulunan Sainsbury Laboratuvarı’ndan araştırmacılar, bitkilerin patojenlerle daha iyi mücadele etmesine yardımcı olacak, kısmen bitki kısmen de hayvan kaynaklı hibrit proteinler geliştirdi. Pikokor (pikobodies) adı verilen bu proteinler sayesinde, hayvanların bağışıklık sistemlerinin eşsiz esnekliğinden yararlanılarak bitkilere yeni ortaya çıkan patojenlerle savaşma becerisi kazandırılması hedefleniyor. Bitkiler hastalık yapıcı mikroorganizmalardan genellikle fiziksel engeller yoluyla korunur. Bir patojen bitkinin içine girdiğinde ise, bitki bünyesindeki algılayıcılar alarm durumuna geçer ve enfeksiyonu kapan hücreler ölür. Ancak patojenler zamanla değişim geçirerek bu savunma mekanizmalarını alt etmeyi başarabilir. Böyle bir durumda bitkiler buna zamanında uyum sağlayamayabilir. Hayvanların bağışıklık sistemleri ise farklı şekilde çalışır ve bir patojenle karşılaşıldığında kısa bir süre içinde antikorlar geliştirerek uyum sağlayabilir. Yaklaşımın prensip olarak işe yaradığını göstermek amacıyla yapılan bir araştırmada, bir bitkinin bünyesindeki algılayıcılar genetik olarak değiştirilerek bunlara hayvan antikorları entegre edildi. Bu yaklaşımla bağışıklık sisteminin istilacı patojenlere karşı neredeyse sınırsız ayarlamalar yapma becerisi bitkilere kazandırıldı. Yaklaşımın tarım ürünleri için özellikle faydalı olacağı düşünülüyor. Çünkü tarım ürünleri ve kültür bitkileri, doğada pek çok farklı türün bir arada yaşadığı bitki topluluklarından farklı olarak, tamamen aynı türden bitkilerle kaplı alanlarda yetiştiriliyor ve bu durum savunma hattını kırabilen herhangi bir patojenin ürünlere topluca zarar verebilmesine imkân tanıyor. Araştırmacılar genetik değişikliklerle bitki proteinlerini hastalığa dirençli hâle getirmiş olsalar da doğru genleri bulup onları değiştirmenin on yıldan uzun sürebileceğini düşünüyorlar. Araştırmanın lideri Sophien Kamoun, çalıştıkları neredeyse tüm patojenlere karşı pikokor üretmelerinin mümkün olduğunu belirtiyor. Ancak yapılan testlerde tüm pikokor kombinasyonlarının işe yaramadığını ve şu anda işin biraz şansa bağlı olduğunu saptamışlar. Dolayısıyla yaklaşımın geliştirilebilmesi için daha fazla bilimsel veriye ihtiyaç duyuluyor.

Bilim ve Teknik Dergisi Nisan 2023 sayısından alınmıştır.